Yeni ve Eski Hayatlara Açılan Kapılar


Evet benim yeni ve eski hayatlara açılan kapılarım bunlar. Siteme isim vermeme sebep olan, özene, bezene alıp kendi ellerimle yapmış olduğum güzel kütüphanem. Gerçi bu kütüphanenin iç hacminin 3 katı büyüklüğünde karşısında gömülü kapaklı bir kütüphanem daha var; ama nedendir bilinmez, belki cam kapaklı olması, belki malzemesi, belki de odada tam istediğim yere o güzel koltuğumla birlikte yakışmış olması bu kütüphaneyi daha çok sevdiriyor bana. Bu resmi çektikten sonra içeriği epey değişti kütüphanemin. Büyük ihtimalle bir kez daha değiştirmek durumunda kalacağım. Çünkü kitapların belli bir sıralama doğrultusunda yerleştirilmesi konusunda da tuhaf sıralama kriterlerim var. Örneğin tarih kitaplarını olabildiğince kronolojik sıraya göre dizmeye dikkat etmekle birlikte, kütüphane içerisinde dağınık görünüşü engellemek adına, ciltli ve aynı boydan olan eserleri yan yana tutmaya özen gösteriyorum. Tabii tarih kitaplarında bu bazen kronolojik sırayı bozabiliyor, ancak nasıl bir yemek yemeden önce, yemeğin görüntüsü insanın iştahını kabartıyorsa, benim içinde güzel dizilmiş bir kütüphane aynı derecede insanın okuma iştahını kabartıyor demektir. Tabii bu düzen içerisinde bile belli kriterlere göre dizilmiş durumda kitaplarım. Örneğin din,dinler tarihi, felsefe, tasavvuf içerikli kitapların tamamını aynı rafta tutmaya özen gösteriyorum. Sonra İslamiyet öncesi Türk tarihi ile, İslamiyet sonrası Türk tarihi için ayrı raflar düzenlemem gerekti. Bunun dışında ilgi doğrultusunda her gelen yeni kitapla mitolojiler için ayrı bir raf düzenledim. Tarihi romanlar genelde benzer yayın evleri tarafından yoğun bir şekilde basıldığından, onları da bir rafta toplamak işime geldi doğrusu. Bunun dışında dünya klasikleri için ayrı bir bölüm, şiir kitapları için küçük de olsa ayrı bir bölüm yapmam gerekti. Tabii bu görüntü ve iştah odağında özellikle romanlar için bazı yayın evlerinin hem kitap kalitesi, hem de o yayın evlerinden sıklıkla kitap alıyor oluşum sebebiyle tek bir rafı boylu boyunca bir yayın evinin kapatmışlığı vardır. Fantastik kurgu edebiyatına ortaokuldan beri ilgi duymakla birlikte, bu zamana değin en önemli ve bilinenleri dahil bir çok fantastik kurgu romanını ise ne yazık ki kara kütüphanemden transfer ederek, kapalı kütüphanemin içine yerleştirdim. Bunların arasında ileride yeri geldikçe hakkında yazmak isteyebileceğim, Tolkien külliyatı, Unutulmuş Diyarlar serisi, Ejderha Mızrağı serisi, Taht Oyunları serisi gibi birçok kitapta mevcut.  Katiyen artık büyüdüm fantastik kurgu okumam gibi bir anlayışa da sahip değilim. Zira insanın hayal gücünü dört nala koşturan kitaplara bayılırım. Ancak zamanla belki de bilgi edinme ihtiyacı ile doğru orantılı olarak şekillenen bir okuma farklılığı mevcut oluyor insanda. 

Her neyse, kitap okumak işi ayrıca bir zevk olduğundan, insanın hayat görüşü, düşünce biçimi, inanışları vs. bir sürü sebeple okuma çeşitliliği ve okuma kaynakları değişiyor. Ben kendi adıma özellikle tarihi metinlerde tarafsız görüş açılarına sahip olabilmek için farklı bir sürü kaynaktan yararlanmaya çalışıyorum. Ancak nihayetinde hem ekonomik durumlar, hem yer sıkıntısı, hem de düşünce sistemime uyum sağlamayan kitapları okumanın kitap okuma zevkini eziyete çevirmesi sebebiyle ne kadar çok istesem de "her kitabı okumuş olmak" gibi bir iddiam olamayacak. Yine de bilgi sahibi olmak, "bilmek" benim için çok anlam ifade ettiğinden, dilerim bir ömür boyu kitap okumaktan mahrum kalmam. Dilerim hiçbir toplum, hiçbir kitap aşığı da bundan mahrum kalmaz.

Ha bu arada, sehpanın üzerindeki İhsan Oktay Anar'ın Kitab-ül Hiyel'i. Fırsat olursa ondan ve tüm Anar külliyatından da genişçe bahsedeceğim bir gün. Kısmet.