Uygarlığın Başlangıcı : Sümerler (Bölüm-1) (M.Ö. 4.000 - M.Ö. 1750)



Sonunda tarih maratonunun, beklediğimden uzun süren ilk bölümünü bitirdim. Uzun sürdü, çünkü; muhakkak okumam gereken bazı kitapları bulup okuyamadım. O kitapları temin edene kadar da, arada diğer uygarlıklara şöyle bir göz atmakla yetindim. İşteki yoğunluğum da ister istemez hem okumama, hem de okuduklarımı yazabilmeme engel oldu. Ne olursa olsun, geçte olsa sonunda istediğim yerdeyim. Modern anlamda uygarlığın ve tarihin atası olan, günümüzde kullandığımız yazı, matematik ve hatta akvaryum gibi şeylerin ilk olarak görüldüğü bir uygarlığı, kavmi okumak ve tetkik etmek bana büyük keyif verdi. Hatta sonlara doğru bu kavmin Türklerin atası olabileceği yönündeki çok kuvvetli tezleri okumak merakımı arttırdığı gibi, Atatürk'ün Türk tarih tezinin hatlarını çizerken ortaya koyduğu ileri görüşlülük beni hayrete düşürdü. Gerçekten de, okuduğu Fransızca bir kitapta, Sümerlerin Türklerle bağına ilişkin bir cümle okuyarak bunun altını çizen ve bu konunun ayrıntılı bir şekilde araştırılması hususunda kitabın üzerine not düşen Atatürk'ün varlığı olmasaydı, belki bugün Türk tarihi diye konuştuğumuz şey, köklerinin oraya nasıl geldiğini dahi tam olarak bilmediğimiz ve hatta araştırmak mecburiyetinde dahi hissetmeyeceğimiz; Selçuklular ile başlayan bir tarih olarak kalacaktı. Her neyse bu konuyla ilgili bütün kitapları tanıttıktan sonra bir kaç cümle paylaşacağım. Şimdi gelelim uygarlığı başlatan kavime, Sümerlere; Sümerler ile ilgili birçok kaynak var. Ben ise bu konuda kendi kütüphanemin imkanları doğrultusunda sekiz kitapla yetindim. Bu kitapların tamamının tanıtım ve anlatımı da tek bir blog yayınında çok uzun olur diye düşündüğümden, Sümerleri iki bölüm halinde anlatmaya karar verdim. İlk bölümde genel olarak Sümerlere ilişkin bilgiler veren kitapları tanıtıp, ikinci bölümde de Sümer-Türk kültür bağlarına ilişkin kitapları tanıtarak Sümerlere, dolayısıyla maratonun ilk bölümüne bir nokta koymaya karar verdim.

Sümer tarihi açısından baktığımızda iki önemli isim var ki, sanırım isimleri Sümer uygarlığı hakkında araştırmalar devam ettikçe yaşayacaktır. Birinci isim Prof. Dr. Samuel Noah Kramer. Kramer dünya çapında Sümerologlar arasında en önemlisi kabul edilmekte. Ömrünün önemli bir bölümünü Sümerlere ait tabletlerin temizlenmesine, kopyalanmasına ve deşifre edilmesine adamış bir bilim adamı. Bugün Sümerler hakkında ulaşılabilen birçok bilginin ve Sümerlerin birçok dalda modern uygarlığın temellerini atmış olduğunun ispatı, bizzat kendisi. Eserlerinde Sümeroloji alanındaki bütün çalışmalardan kapsamlı bir şekilde bahsetmiş olması sebebiyle de bu konuda çalışan diğer bilim adamlarının Sümerler hakkındaki tezlerini ve buluşlarını ikinci ağızdan aktarması bakımından da eşi bulunmaz bir kaynak. Bir diğer önemli isim ise Türkiye'yi Sümerler ile tanıştıran ve son dönemde bu uygarlığın daha net ve ayrıntılı tanınması için bir dolu eser kaleme alan Muazzez İlmiye Çığ. Bir Türk Sümerolog olarak, hem bizzat Noah Kramer ile çalışmış olmanın verdiği avantajı, hem de 99 yaşını doldurmuş olmasına karşın hiçbir şekilde tükenmeyen enerjisiyle aynı zamanda bir Sümer atasözü olan "Bir şey bilen, bunu neden kendine saklasın" sözünü mesleğinde ve yaşamında şiar edinmesiyle, bu bilim kadını bugün Sümerlerle ve Sümer-Türk kültür bağlantıları ile ilgili çok muazzam bilgileri bize sunmaktadır.

Kitapları elbette bir sıralama ile okumak mecburiyeti yok. Ancak benim kendime göre yapmış olduğum bir sıralama var. Bundaki amacım da öncelikle Sümerler ile ilgili genel bilgiyi edinmek, sonra bu konuyla bağlantılı olarak Sümerlerin Proto-Türk kavmi olup olmadığı yönündeki eserleri tetkik etmektir. Bu şekilde aşağıdaki sıralama ile kitapları okuduğunuz zaman, hem konuya ilişkin geniş bir temel edinmiş oluyorsunuz, hem de başka kitaplardaki atıfları okurken zihniniz daha berrak bir şekilde doğru noktaları seçebiliyor. Bu sebeple naçizane tavsiyem Sümerleri okumaya Samuel Noah Kramer'ın eserleri ile başlamanız. Eee hadi öyleyse kitapları tanıtmaya başlayayım.

Bir İlkler Denemesi: Tarih Sümer'de Başlar - Samuel Noah Kramer

Sümerlere ilişkin en meşhur ve önemli kitaplardan birisi Tarih Sümer'de Başlar olsa gerek. Kapak tasarımından, sayfa yapısına kadar çok ilgi çekici bir kitap. Kabalcı Yayınları tarafından basılmakta olup, 472 sayfa boyunca sizi eski çağda  inanılmaz ve ilgi çekici bir yolculuğa götürüyor. Noah Kramer bu kitap genelinde, Sümer toplumunda icat edilmiş ve yaşanmış, uygarlık tarihimizdeki birçok ilki anlatıyor. Kitapta 39 başlıkta 39 yenilik tanıtılmış. Bu başlıkların arasında, ilk yazı, ilk edebi eserler, ilk meclis, ilk bereket kültü, ilk rüşvet, atasözleri, ilk vs. diye sayabileceğimiz enteresan ilkler var. Aslında genel anlamda anlatılanlara baktığımızda daha bahsedilmeyen veya bahsedilmesinde çokta fayda görülmeyen birçok yeniliğin daha Sümerlere mal edilebileceği aşikar. Kitaptaki ifadeler akıcı, birçok bölümde tabletlerin kopyalanmış bölümlerinin birer örneği ilgili bölümde sunuluyor. Ayrıca kitabın ortalarında bir yerlerde, kazılarda çekilen resimler, bulunan tablet ve heykellere ilişkin görseller mevcut ki, Sümerlerin yaşam alanlarını gözünüzde canlandırmak için kısıtlı ama büyük imkan sunuyorlar. Kitabı okudukça Sümerlerin Mezopotamya'da sadece suları çevirip tarım yapan ve bölgeyi abad eden bir kavim değil, aynı zamanda dünya uygarlık tarihinin yönünü değiştiren muazzam bir kültür ve toplum olduğunu idrak ediyorsunuz. Her ne kadar Kramer bazı hususlar açısından Sümerleri incelerken, ardıllarına göre bazı noktalarda onları noksan addetse de, bu tip satırların devamında Akadların, Babillilerin, Asurluların Sümer kültürünü kendi toplumlarına kopyaladıklarını beyan etmektedir. Bu noktada kanaatimce Sümerler açısından noksanlık olarak addedilebilecek tek husus, her alanda ilk olmalarından kaynaklanması ve yaşadıkları zaman diliminin dezavantajlarıdır. Zira tarihin başlangıcından beri uygarlıklar savaşır ve büyük bir kültürün üzerine gelen her toplum zamanla o kültürün toplumuna uyan yönlerini kendisine çevirip, gerisini yok etmeye meyillidir. 

Kitapta ilginç olan bir husus, Kramer'ın ilklerden ve bu ilklerin benzerlerinden bahsederken, batılı bakış açısı ve dini motiflerde sadece Kitab-ı Mukaddes ve Eski Ahit doğrultusunda yorumlar yapmasıdır. Elbette bu profesörün hayat görüşü ve yetiştiği çevrenin getirmekte olduğu bir bakış açısı, ancak ilerde anlatacağım kitaplarla birlikte düşündüğünüz zaman, Sümerolojide ortaya çıkan bir takım sorunların neden çözülemediğine dair bir fikir sahibi oluyorsunuz. Dünya çapında önemli Sümerologların çoğu batı terbiyesi ve bakış açısı ile yetişmiş olduğundan Sümer tarihine, çivi yazısına, alfabesine, efsanelerine bu pencereden bakmakla yetiniyorlar. Bu bakış açısına yeni bir yön kazandırmanın yolu ise Sümerolojiye Doğu Bililmeri ve özellikle de Türkoloji penceresinden bakmaktan geçiyor. Kitabı okurken ilk keşif tarihlerinde ortaya çıkan birçok sorunun hallinde bu bakış açılarının işe yaradığını bu kitapta açıkça göstermektedir. Kaldı ki benzeri hususların Muazzez İlmiye Çığ'ın kitaplarında Türkoloji ışığında daha net ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklıyor olması da kanaatimce bu hususun ispatı niteliğindedir. Nihayetinde Noah Kramer'ın bundan yüz elli yıl önce hiçbir tarihçinin varlığından haberdar dahi olmadığı bir uygarlık hakkında geniş, düşündürücü ve eğlendirici bilgiler verdiği bu kitabının değeri hakkında söz söylemek bana düşmez. Eğer Sümerler hakkında hiçbir bilginiz yoksa ve kültür köken bağlarını bir kenara bırakıp, sadece ve sadece eski çağın bu kadim kavmi hakkında bir şeyler öğrenmek istiyorsanız, bu kitap iştahınızı doyurmaya fazlasıyla yetecektir.


Kil Tabletlerden Tarih Yaratmak: Sümerler - Samuel Noah Kramer

Tarih Sümer'de Başlar kitabı ile bize Sümer uygarlığını tanıtan Noah Kramer bu kitapta ise elindeki veriler ışığında Sümerleri uygarlık, tarih, din açılarından inceliyor ve bu kavmin tarihi için bir çerçeve çıkartmaya çalışıyor. Bu kitapta tıpkı bir önceki gibi Kabalcı Yayınları tarafından basılmış. Eklerini de sayarsak toplam 442 sayfa. Şahsi fikrim gereği yayınevi her zamanki gibi güzel bir kapak ve güzel bir kitap sunuyor. Bu konuda reklama girmesin ama Kabalcı Yayınlarını tek geçiyorum. Kitaplığımın nadide parçaları onların eserlerinden oluşmaktadır. Başta da belirttiğim gibi Kramer bir önceki kitabının tam olarak karşılamadığı bir ihtiyacı, Sümerlere ve onların tarihlerine ilişkin bir kitap hazırlamış olma fikrini hayata geçirmiş bu kitabında. Öncelikle Sümerleri iyi anlayabilmek için; haklarındaki en önemli yargılara ulaşılabilen çivi yazısının ve Sümerler hakkındaki arkeolojik çalışmaların; geçmişten, yazarın kitabı yazdığı tarih olan 1963'e kadar ki bir sunumunu izliyorsunuz. Tabii arkeolojik çalışmalar ve çivi yazısının ilerleyişi hakkında bilgi alırken bir yandan da dünyaca ünlü sümerologların bulunan her yeni kalıntıdan sonra Sümerlere ilişkin fikirlerindeki değişiklikleri ortaya koyuyor. Kitapta önemli olan ayrıntılardan birisi, aynı zamanda Muazzez İlmiye Çığ'ın hocası da olan ünlü Asurolog Prof. Dr. Benno Landsberger'in Sümerler ve kökenleri ile ilgili görüş ve öngörülerini içermesi. Kramer daha sonra eldeki verilerin yetersizliğinden de dem vurarak tabletlerden çözümlemiş olduğu, kahramanlar, kentler, ağıtlar gibi verilerden yola çıkarak bir Sümer tarihi oluşturmaya başlıyor. Buradan Sümer kenti ve yaşayışı üzerinden uygarlığın yükseldiği nokta anlatılıp, oradan da Sümer teolojisine geçiş yapılmış. Kramer bütün bunların ardından Sümerler hakkındaki kısıtlı kaynaklar arasında en fazla bilgi veren kısım olan Sümer edebiyatını anlatmaya koyuluyor. Bu bölümde aradaki resimlerde, arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkan kalıntılar dikkate alınarak yapılmış binaların temsili çizimleri de mevcut. Bir önceki kitaba göre, bu kitaptaki görsel materyal çok daha etkileyici. Resimler eski tarihlere ait olduğu için renkli birer örneği olduklarını sanmıyorum. Ancak bu kalıntılara dair renkli resimler olsaydı, eminim o zaman çok çok daha etkileyici olurdu.

Edebiyata ilişkin bölüm kitabın en geniş bölümü. Onu da Sümerlerde Eğitim bölümü takip ediyor. Bulunan kil tabletlerden yola çıkarak, Sümer okullarının ve eğitim sisteminin şablonu ortaya konmuş. Sümer insanının dürtüleri, güdülerini inceleyen bir başka bölümün ardından Kramer Sümer mirası ile ilgili görüşlerini paylaştığı bölümle kitabı bitiriyor. Ekler de en az kitap kadar bilgi verici. Kitabın sonuna gelindiğinde bir iki beylik cümle ile herkesin söylediği bir cümleyi kullanmak niyetindeyim. Eğer Sümerler ile ilgileniyorsanız Noah Kramer'ın bu kitabı sadece bir kere okunmak için değil, bir başucu kitabı olarak yararlanılması gereken bir kitap. Konuya ilişkin herhangi bir ayrıntıyı unuttuğunuz da kitapta geriye dönüp baktığınızda bile, bulduğunuz noktadan itibaren kitap tekrar sizi sarabiliyor. Kramer'ın kitap genelinde Benno Landsberger ile birçok ortak görüşü paylaştığı, Sümerlerin Sami uygarlıklar ile karıştığı halde dillerinin Ural-Altay kökenli olduğuna neredeyse kesin gözüyle baktığını belirtmek lazım. Ancak köken konusunda Sami kültürün özellikle Akadlarla birlikte yoğun olarak Sümer kültürünü ele geçirdiğini vurgulamaktan da vazgeçmiyor. Ayrıca Sümerler'den önce Ubeyt kültürü denilen Sami kökenli olduğundan şüphelenilen bir kültürün Dicle ve Fırat arasında bulunduğu, Sümerlerin doğudan bu kültürün üzerine geldiği ve bu kültürü ele geçirdiği, daha sonra uygarlığın ataları olduğunu savunuyor Kramer. Ancak bu Ubeyt kültürüne ilişkin çok fazla kanıt yok. Tabii 1963 itibariyle edinilmiş tarihi bilgiler ışığında ve Orta Asya tarihi hakkında bilgi sahibi olmaksızın, batılı tarihçi bakış açısıyla bakıldığında gerçek böyle gözüküyor gibidir. Oysa Kramer'ın tablet çözümlemeleri sonucunda sunduğu ifadeler incelendiğinde köken benzerliği açısından Sümer-Türk bağlarına ilişkin birçok şeyle karşılaşabilmek mümkün. Orta Asya Türk kültürünü ve özellikle oradaki yuğ törenlerini ayrıntısıyla bilen insanların kitabı okurken karşılaşacağı inanılmaz benzerlikler de var. (Örn: Sümerlilerde yas sırasında insanların yanaklarını paralaması -çizerek kanatma- olgusu; Hunlar, Göktürkler ve Altay Türklerinde de çok sık görülen bir adettir)  Ancak günümüzde Sümerlerin Orta Asya'dan büyük ihtimalle Türkmenistan taraflarından bu bölgeye M.Ö. 5.000 lerde göçtüğü, Kramer tarafından Sümerlerin tarihinin M.Ö. 4000 gibi başlatıldığı düşünülürse bin yıl önce o bölgede bir Proto-Sümer veya Proto-Türk topluluğun olduğu yönünde kuvvetli tezlerde mevcut. Tabii bilim bu konuda henüz kesin bir karara varabilmiş değil. 

Muazzez İlmiye Çığ Külliyatından; Uygarlığın Kökeni Sumerliler-1 (Tarihte İlk Edebi Eserlerden Seçmeler)

Türkiye'de yaşayan biri olarak Sümerler hakkında bilgi sahibi olmak için karşınıza çıkabilecek en önemli kaynak şüphesiz Muazzez İlmiye Çığ'ın eserleridir. Ülkemizin en önemli belki de ismi bilinen tek Sümerologu olan Muazzez hanımın Sümerlere dair yazılmış 16 kitabı var. Bütün çalışma hayatı Sümer tabletleri üzerinde geçmiş olan İlmiye Çığ'ın bu konuda Türkiye'de otorite olduğunu söylersem sanırım yanılmış olmam. Noah Kramer'ın Tarih Sümer'de Başlar kitabını ilk çeviren de kendisi olup bu ilk çeviri Türk Tarih Kurumu yayınları tarafından yayınlanmıştır. Seksen yaşından sonra Türk insanına Sümerleri tanıtmak için birçok eser kaleme almıştır. Eserleri, Sümerlere ilişkin kaynakların da çok yeterli olmaması sebebiyle popüler tarihe yönelik, ancak bu kitapların öğretici, akılda kalıcı ve bazı konularda insanın kendisini belirli sorgulamalara açması yönünden kusursuz eserler olduğunu vurgulamak lazım. Sümerlere ilişkin konulara getirdiği yorumlar bilimsel bakış açısını net şekilde yansıtıyor. Bütün külliyatı Sümerler açısından önemli olmakla birlikte ben bu maratonda özellikle üç kitabını ele alıyorum. Uygarlığın Kökeni Sumerliler adlı iki kitabından ilki olan Sümer edebi eserlerinden seçmelerden oluşan kitabıyla okumaya başladım. İlmiye Çığ, Türk tarih tezi doğrultusunda her ne kadar Sümerlilerin Türklerin atası olabileceği yönünde bir ön kabule sahip olsa da, ikinci bölümde tanıtacağım son kitabına kadar, bu konuda kesin ve net ifadeler kullanmamakta ve hatta tarafsız bir akademisyen olarak Sümerlere yaklaşmakta. Bu kitapta da Sümer tanrılarına yazılmış metinleri açıklarken bazı eski kitaplarına atıflar yapmak ve bazı efsaneleri anlatırken dipnotlarda bizim kültürümüzle yakın bağlar kurulduğunun altını çizmek dışında kati bir iddiada bulunmuyor. Kitapta yer alan tabletlerde ve edebi metinlerde Noah Kramer'ın çevirilerini esas almış ki, günümüzde birçok sümerolog hala Kramer'ın çevirilerini esas almakta. Tabii İlmiye Çığ'ın yukarıda bahsettiğim Doğu Bilimleri ve Türkoloji penceresinden bakabilmek gibi bir avantajı var. Bu avantajı daha kitabın en başında, tabletlerde tanrıların Karabaşlı olarak seslendiği Sümer halkının, bir boy adı da olan Karakalpak olarak yorumlanması gerektiği yönündeki görüşünden hemen hissedebiliyorsunuz. Gerçekten de bulunan heykellere ve yapılan diğer araştırmalara bakılırsa Sümerlerin Mezopotamya'ya göç ederken kalın giysiler giymesi ve başlarında günümüz Türkmenistan'ında hala her erkeğin giymekte olduğu Kara Kalpakların bulunması sebebiyle Karabaşlılar adını almış olmaları ihtimal dahilinde olabilir.  

Ancak buna karşın, bazı noktalarda yapmış olduğu tespitlerde Türkolojiye ve İslamiyet sonrası Türk tarihinin bir kısmına tam anlamıyla vakıf olamadığını gösterir deliller mevcut. Basit bir örnek olarak astronomi çalışmalarının Sümerlerden sonra 1700'lü yıllara kadar rafa kalktığı, o tarihlerde de Avrupalılarca astronomi çalışmalarının yeniden başlanıldığı yönündeki tespit ne yazık ki eksik ve yanlış bir tespittir. (Kramer'a göre ise Sümerlerin gökyüzünü incelemesi astronomik açıdan değil, astrolojik açıdandır. Astronominin Babil zamanında ortaya çıktığını savunmaktadır) 1100'lü yıllardan itibaren Orta ve Doğu Anadoluda Selçuklular tarafından inşa edilen aynı zamanda bir gözlem evi olan Cacabey Medresesi, Çifte Minareli Medrese gibi birçok medreseye, Danişmendliler zamanında Melik Danişmend Gazi'ye sunulmuş olan Keşf'ül Akabe isimli astronomi kitabına dair ve Timur İmparatorluğu döneminde de Uluğ Bey tarafından astronomik hesapların yapıldığı ve gözlem evi yapılarak, gökyüzünün incelendiği dönemlere ilişkin net bilgi sahibi olunmadığı ortada. Kaldı ki kendi adıma bir kaç kitabında Sümeroloji alanının dışına çıktığında benzeri hatalı tespitlere rastladığımı söyleyebilirim. Tabii bu İlmiye hanımın dünyaca ünlü üç sümerologdan biri kabul edildiği gerçeğini değiştirmemektedir. İlk kitap bütün İlmiye Çığ eserleri gibi Kaynak Yayınlarından çıkmış. 280 sayfa. Çok faydalı bilgiler edinmekle birlikte bazı yerlerde Sümer şiirleri okumaktan kitaba olan dikkatimin dağıldığını itiraf edeyim. Sümer şiirlerinin -ki Sümer edebiyatında düz yazı diye birşey yok- tam metinlerini sürekli tekrar cümleler içerdiği için okumak yorucu olabiliyor. İlmiye Çığ burada Kramer'ın yaptığı gibi şiir aralarına girerek anlatımda bulunma yolunu seçmiş olsaydı, kitabın sürükleyiciliği hakkında daha farklı fikirlere sahip olabilirdim. Ancak bu haliyle bile okunması elzem kitaplardan. 

Muazzez İlmiye Çığ Külliyatından; Uygarlığın Kökeni Sumerliler-2 (Sumerlilerde Günlük Yaşam) 

Yeri gelmişken hemen bahsedeyim. İlmiye Çığ Sümer yerine Sumer kelimesini kullanmayı tercih ediyor. Bunun özel bir nedeni var mı? Subarlarla ilgili bağ kurma tezlerine mi dayanıyor çok iyi bir bilgim yok. Tarih maratonuna başlamama sebep olan Reha Oğuz Türkkan'ın kitabında "Su" kökenine ilişkin nispeten verilmiş bilgiler vardı. Bu bilgiler doğrultusunda, İlmiye Çığ'ın "Sumerler" kullanımının sebebi bu dilin yapısı ve yorumlanmasına ilişkin farklılıktan kaynaklanıyor. Bunun dışında güvendiğim amatör tarihçi ve arkeolog arkadaşlarıma sorup, araştırdığım ve öğrenebildiğim kadarıyla her iki kullanışın da doğru olduğunu öğrendim. Bunu da ayrıca belirtmiş olarak kitaba geçelim. İkinci kitapta yine Kaynak Yayınları tarafından yayınlanmış ve 244 sayfa.  Birinci kitaba göre daha akıcı ve seri bir şekilde ilerliyor. Kitabın ana konusu Sümerlilerin günlük yaşamını aktarmak, bu noktadan hareketle aslında Tarih Sümer'de Başlar tadında bir yolculuğa çıkıyorsunuz. İki fark var; birincisi günlük yaşamlarda kültürümüzle özdeş kısımların dipnotlarla vurgulanması, ikinci fark ise elbette yukarıda bahsetmiş olduğum bakış açısı. Bereket kültünün Nevruz Bayramı ile bağlantılı olabileceği gibi ilginç tespitlerin yanı sıra, baş örtüsünün kökenleri, bunun Sümer toplumundan diğer Sami toplumlara ve daha sonra dinlere geçiş hikayesinin anlatıldığı kısımlar ilginç. Döneminde tartışıldığı gibi, hiç de baş örtüsü takan insanlara karşı hakaret içeren veya insanların inançlarını aşağılayan ifadeler bulmadım kitapta. Aksine çok ilginç tespitler ve doğruluğu İlmiye Çığ tarafından değil, birçok dünyaca ünlü Sümerolog tarafından da vurgulanan bilgiler bunlar. İlmiye Çığ'da bir bilim insanı titizliği ile yaklaşıyor olaya. Tabii Türkiye'de tarih içerisine bir miktar siyaset karıştırmadan yorumlanınca, yanlış olana alışmış olanların, nesnel tespitleri hazmedemiyor oluşu kaçınılmaz oluyor. Kitapta görsel ögeler de mevcut. Ancak yukarıda anlattığım kitaplardaki görsellerle benzerlik arz ediyorlar. Sümer'de okul, çalışma, aile yaşamı, sosyal yaşam ve hatta cinsel yaşam hakkında ilginç bilgiler bulabilirsiniz. Tabii her iki kitapta da belirgin bir şekilde Noah Kramer'ın izlediği metodoloji aynen uygulanmakta gibi gözüküyor. Kramer'ın bahsettiği hususların Türk bakış açısı ile yeniden yorumlanması gibi olmuş bu kitaplar. 

Kitapların bu şekilde gözükmesinin bir diğer sebebi, İlmiye Çığ'ın birçok farklı olguyu tek tek kitaplaştırmasından kaynaklanıyor. Doğal olarak da ayrıntılı ve geniş bir şekilde başka bir kitapta anlattığı konulara ilişkin aynı bilgiyi tekrar aynı ayrıntı ile sunması mümkün değil. Yazarın özellikle Mabet Fahişeliği, Sümerlerde ve Türklerde Tufan ve Hz. İbrahim hakkındaki kitaplarını temin edip okumak gerektiğini düşünüyorum. Bu kitapların bazılarında da İslami teolojiye hakim olamamaktan kaynaklanan hatalı tespitler mevcut, ancak önemli olanlar bu tespitler değil, M.Ö. 3. bin yılda bugünkü tek tanrılı dinlerle ciddi bağlantılar kurulabilecek arkeolojik materyale ulaşılmış olması. Üstelik metin aralarını iyi okursanız bahsedilen kıssaların tek tanrılı dinlerin ilahi kitaplarında yer alan metinlerin çekirdeklerini oluşturduğunu görebilirsiniz. Bu her iki anlamda da yorumlanabilir, ilahi kitapların geçmişleri hakkında bilgi verdiği kavimlerden birinin de Sümerler olduğunu doğrulayabileceği gibi, tek tanrılı dinlerin kıssalarının Sümer edebi metinlerinin kopyalanmış bir örneği olabileceği sonucuna da varabilirsiniz. Bu hayat görüşü doğrultusunda bilgileri yorumlama şeklinize göre değişebilecek bir husus. Tabii herhangi bir ön yargıya kapılmadan ve algı kapılarını açık tutarak bunu yapmak lazım. Dogmatik olana inanmak kanaatimce kalp işidir. O yüzden kalbi kendi haline bıraktığınız müddetçe beynimizi her türlü bilgiye açık tutma taraftarıyım. Çünkü insanın okuduğu her kitap, beyninde yeni bir oda açıyor ve o odayı yeni bilgilerle dolduruyor. Bir sonraki bölümde de Sümerler ile Türklerin kültür bağlarını inceleyen dört kitapla devam edeceğim. Kitapları bitirmiş olduğum için de bu sefer arayı uzun tutmayacağım. 


İkinci bölümde görüşene kadar, beyninizde yeni odalar açmaya ve oraya yeni bilgiler misafir etmeye özen gösterin.









Yorumlar