Gün Işığında Bir Kara Elf: Göç - R.A. Salvatore

"Dünyada suçluluktan başka, omuzlara daha fazla yük bindiren 
başka bir şey var mıdır?"
Drizzt Do'urden



Kara Elf Üçlemesinde, kendi toplumu içerisinde ötekileşmiş, kendi köklerine muhalif bir Kara Elf'in kendi topraklarından uzaklaşması ve ardından karanlıkaltı denilen dehşet dolu yerde türlü maceraları atlatan esas oğlan Drizzt Do'urden son kitapla birlikte nihayet gün ışığını görebilmişti. Kara Elf üçlemesi nasıl, bütün Drizzt efsanesinin en iyi serisi ise, bu serinin de en iyi kitabı bana göre "Göç"tür. Tıpkı diğerlerinde olduğu gibi, yine Laika Yayınları tarafından basılmış, karton kapaklı 283 sayfa. Drizzt büyülü oniks bir heykelin içinde yaşamakta olan dostu Guenhwyvar ile gün ışığına çıkmayı başarıyor. Bu sefer ise ötekileştirmenin öbür yüzü ile karşı karşıya kalarak, gün ışığında Kara Elf soyunun dehşetinden haberdar olan, tüm yeryüzü varlıklarınca dışlanmanın, ötekileştirilmenin kahramanımız için nasıl olduğunu fark ediyoruz. Aslında Drizzt'in sürekli bir yalnızlık hali içerisinde olması, bu efsane süresince karakterinin şekillenişinin en önemli unsurlarından da olsa, bu sefer uğruna kendi soyuna sırını döndüğü yeryüzünde de istenmiyor olduğunu fark etmek, onun zaten zayıf olan inançlarını sorgulamasına ve yeni arayışlar içerisine girmesine sebep oluyor. Drizzt'in yeni karşılaştığı güneşin doğuşu karşısındaki betimlemeleri romanın en başında, sizi sadece fantastik değil, aynı zamanda psikolojik bir yolculuğa davet ettiğini anlıyorsunuz. Aslında bütün bu seri boyunca Drizzt'in yolculuğuna eşlik etmekle kalmıyorsunuz, bazı noktalarda bizzat Drizzt ile empati kurmanız ve karakterin yerine kendinizi koymanız mümkün. Drizzt yeryüzünde karşılaştığı pek çok tür tarafından dışlanmasının ardından kör bir korucu, iz sürücü (frp aleminde çok daha yaygın olan ingilizcesiyle ranger) olan ve Unutulmuş Diyarların en etkileyici karakter profillerinden birine sahip olan Montolio tarafından yardım görüp, onun yanında bir iz sürücü olmak için eğitime tabi tutulmaya başlar. Montolio kör olmasına rağmen, baykuşu sayesinde kusursuz oranda ok isabetine sahip bir korucu. Drizzt'in inançlarını değiştirip, onu Mielliki isimli tanrıça ve öğretisiyle tanıştıran Montolio aynı zamanda korumakla yükümlü olduğu koruda, onun da yardımına ihtiyaç duyuyor. 

Kitaptaki bir diğer adı Mooshie olan Montolio, Drizzt'in ruhsal gelişimi açısından Zaknafein'den boşalan öğreticilik rolünü tamamlamakla birlikte, bir Zaknafein değil. Daha farklı, daha ilginç yönlerden Drizzt'i kuşatmayı başarabilen bir karakter. Kitabın hikayesini üç bölüme ayırmak mümkün, Drizzt'in Montolio ile karşılaşmasının öncesi, karşılaşması ve inanç, ruh dünyasının değişimi ve Montolio ile birlikte ve sonrası olarak adlandırabiliriz. Bu romanda tam da Drizzt'in Montolio ile birlikte kalıcı olarak koruda yaşayacağını ve yolculuk hikayesinin artık bir son bulmak üzere olduğunu düşünürken, esas oğlanı yeniden yollara düşürmek zorunda kalacak olaylar ve bu olayların heyecanını yaşadığımız bir kitap aynı zamanda. Montolio Drizzt'in sadece ruh ve inanç dünyasını değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda ona yeryüzündeki ırkları, bu ırkların konuştuğu dilleri öğretmekle kalmayıp, çevresini ve yeryüzünü tanıtması için, ağaçları, hayvanları, börtü böceği de kendisine tanıtıyor. Ayrıca Drizzt'in kendi ailesi ve ırkı haricinde, kendisini bir iki kitap daha takip edecek kararlılıkta bir düşman kazanmış oluşunun etkisiyle de, seriyi takip etmek açısından en önemli kitaplardan biri haline geliyor Göç. Bu kitabı serinin hem tanıttığım diğer iki kitabından, hem de tanıtmayı planladığım pek çok kitabından ayırt eden özellik, bu kitaptaki savaş sahnelerinin diğer kitaplara oranla daha az yer alıyor olması. Drizzt'in palalarını farklı açılarla savurduğu metinler, bütün kitaplar arasında belki de en düşük sıklıkta yer alıyor. Belki de Montolio'nun Mielliki ve yeryüzü ile tanıştırmak için harcadığı çabanın, kitapta yoğun yer tutmasından da kaynaklanıyor olabilir bu durum. Ancak sırf bu haliyle bile, Drizzt Efsanesi kitapları arasında ilk kitabın yeri ayrı olmakla birlikte, en sevdiğim kitap olmasına sebebiyet verdiği kesin. Aksiyonu sevmemekten değil, Drizzt'in sürekli dönen palaları ve önüne çıkan sayı olarak inanılmaz meblağları kesip biçmesinden sıkılmış olmamdan kaynaklanıyor olabilir bu durum.

Elbette şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, on ikinci kitaba kadar seriden çok az koparak keyifle okudum kitapları. Sanırım ya sekiz, ya da dokuzuncu kitaptan itibaren düşmanlar değişse de, bazı savaş sahnelerinin eski kitaplardakiler ile benzeşmeye başladığını keşfetmiştim. Takip etmeyi bıraktığımda, Salvatore halen Drizzt Do'urden'in içinde yer aldığı, yeni efsaneler ve seriler yaratmaya devam ediyordu. Kara Elf Üçlemesi kronolojik olarak Drizzt'in ilk maceraları olmasına karşın, Salvatore tarafından yazılan ilk Drizzt kitapları değil. Sizlere önümüzdeki dönemde tanıtmayı istediğim bir diğer Drizzt üçlemesi olan Buzyeli Vadisi Üçlemesini ilk olarak yazan Salvatore, Drizzt karakterinin çok beğenilmesi karşısında yazıldığını bilmeniz lazım. Bu üçlemeyi olağanüstü kılan unsur, fantastik kurgu dünyasında yaratılmış ancak haklarına pek fazla bilgi sahibi olunamayan Kara Elf'lerin yaşantıları, toplumları, adetleri, karakterleri hakkında çok geniş bilgi veriyor olmasıdır. Bunun dışında basit kitaplar olmayıp, felsefi bir derinlik taşıyan, güzel özlü sözler ihtiva eden ve ilginç karakterlere sahip bir üçlemedir. O yüzden bir fantastik kurgu okuruysanız, kütüphanenizde yer almaması eksiklik addedilecek bir üçleme, bir seri, bir karakterler manzumesi. Drizzt Do'urden ve onun felsefesi ile tanışmak için daha fazla beklemeyin. Çünkü soyu itibariyle şeytani olması gereken bir iyi karakterin olduğu hikaye, size ilgi çekici gelebilir. Fantastik kurgunun yeşil, elf ormanları yerine, kara elflerin yer altındaki karanlık dehlizlerinde gezmek ya da ömrü yolculuk üzerine kurulmuş, Do'urden hanesinin asi prensi ile maceralara koşmak isterseniz muhakkak okuyun. Kitaplarla kalın dedikten sonra, Drizzt'in sözleri ile bu üçlemeyi bitirmiş olalım;

"İnsanlar gerçekten de akıl karıştırıcı bir ırk ve dünyanın kaderi gün geçtikçe onların her yere ulaşan ellerine geçiyor. Bu nazik bir denge oluşturabilir ama kesinlikle renksiz olmayacaktır. İnsanlar, karakter çeşitliliğine tüm diğer varlıklardan daha fazla sahipler; onlarınki, kendi ırklarına karşı -endişe verici sıklıkta- savaş açabilen tek 'iyi' ırk..."