İlginç Bir Ordu, Dikkat Çekici Bir Roman: Kasırga Ordusu - Alper Bıyıklı

"Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok, 
Ruhunuzu satmayın yeter"
Nelson Mandela



Fantastik kurgu romanlarının, tüm dünya genelinde çok satanlar listesinde yer alan en önemli eserler olmasının bir tesadüf olmadığını düşünüyorum. Hayal kurmak; aslında normal ve sıradan hayatlarımızı, farklı hayallerin içerisinde delicesine koşturmak, hayal bile edemeyeceğimiz, aslında hiç var olmamış coğrafyalarda var olmaya çalışmak insanlığın belki de en çok ihtiyaç duyduğu şey. Fantastik kurgunun sınırlarının olmaması, bu sebeple bu tarzda çok ciddi bir genişliğe ve edebi yaratıcılık anlamında sınırın, yazarın hayal gücü olması da bu türün kaçınılmaz tercih sebeplerinden. Türk fantastik kurgusu yeni gelişmekte ve büyümekte. Size tanıtacağım kitap bu türün ülkemizdeki en yeni örneklerinden. Kitap Truva Yayınları tarafından basılmış ve 288 sayfa. O kadar çok şey söyleyebilirim ki bu kitap hakkında, nereden başlayacağımı bilemiyorum. Kitap tam da adında yer aldığı gibi, Kasırga gibi başladı. Alper Bıyıklı'nın kalemi ve anlatımının yanı sıra, hikayenin kurgusu ve düzenlenişi, ara geçişler o kadar vurucuydu ki, nasıl olur da bu kitap bu kadar az insana ulaşmış olabilir diye düşündüm. Yazarın hayal gücünün tahmin edebileceğinizden fazlasıyla geniş olduğunu belirtmeliyim. Kitabın konusuna yüzeysel olarak değinmeden önce, bu unsuru kitabı okurken asla aklınızdan çıkarmamanız gerektiğini not etmeliyim. Zira bazı yerlerde fantezinin sınırlarının aşıldığını düşünmek mümkün. Hikayenin özünde bir iyiler, kötüler savaşı ve bir seçim var. Ancak pek çok kitapta olduğunun aksine, burada iyileri birleştiren unsurlar çok farklı. Onları kitlesel katliamlar, savaşlar, kayıplar ve acılar birleştirmiş durumda. Romanın baş kahramanı Kenan'ın kendi hayatından kesitlerden, içeriğini bilmediğiniz bir savaşın ortasına düşebileceğiniz; heyecanın doruğundayken, birden onulmaz acılarla baş başa kaldığınız bir roman. Kenan'ın bir lider olarak seçildiği, kendisi ile birlikte seçkin ve yetenekli insanların seçildiği bir koalisyonun liderliğini yaptığı, buna karşın elinde ne teknolojik silahlar, ne gelişmiş bir ordu, ne çok sayıda savaşçının mevcut olmadığı bir durum da, kendisine ve onu izleyenlere güç veren seçimlerinin varlığını idrak ediyorsunuz. İlkel bir ordu olarak betimlenen Kasırga Ordusunun bu ismi neden hakettiğini kitabı okuduğunuzda anlayacaksınız. Dünyanın acılarını yaratanlara karşı verilen bir savaş olduğunu kısaca söyleyebilirim. Kurgu ve bu kurgu yaratılırken kullanılan hayal gücü gerçekten muazzam.

Kullanılan karakterlerin bize ruhen ve fiziken yakın coğrafyalardan seçilmiş olması bilinçli bir kurgunun eseri midir bilmiyorum? Ancak doğru bir seçim olduğuna inanıyorum. Kitapla ilgili size bir ton övgü cümlesi yazabilirim. Okumaya başladığım ve yarısına kadar nasıl geldiğimi gerçekten fark edemedim dersem yeridir. Hatta kitap bir anda kendisinden beklentimin kat kat üstüne çıktı. Bazı kitaplar vardır, okudukça sizde çok ciddi beklenti uyandırırlar ve sonlarına yaklaştıkça elinizde geleceğin klasiklerinden birini tutuyor olabileceğinize dair bir his uyandırır içinizde. İşte tam bu hissiyat içerisine girmişken, ciddi şekilde bir düşüş yaşattı roman bana. Aslında pek çok yönden Metal Fırtına ve türevi "Türkler dünyayı ele geçiriyor" temalı romanlardan sıyrılmış olması ve uluslar üstü bir kimliğe bürünmüş olması beni çok mutlu etmişti. Yalnız hayal gücünün sınırsızlığı ile birlikte, kurgunun bir miktar tutarlılık arz etmesi, yazarın kararsızlığının, karakterlere yansımaması da gerekir. Uzun yıllar önce Phantasmagoria 2 isimli bir bilgisayar oyunu oynamıştım. Arkadaşlarımla birlikte üç gece aralıksız oynadığımız bu korku temalı oyun, bizi süregelen 11 bölümü boyunca kendisine hayran bırakmış, fakat oyunun son iki ya da üç bölümünde bütün hikayeyi aniden uzaylılara bağlayınca oyundan birden soğumuştuk ve daha sonrasında oyunu bitirmek bir daha hiç nasip olmamıştı. İşte bu kitabı okurken birden o uzun yıllar önceki hislerimi tekrar yaşadım. Okuyucunun kitaba verdiği çift anlamlı tepkilerden birisi "bu kadar da olamaz artık" tümcesidir. Bu ifadeyi ya kitabın bütün görüşlerinizi tepetaklak etmesi ve sizi içten içe aldığınız keyif dolayısıyla çıldırtması sebebiyle söylersiniz, ya da bu kadarı da fazla olmuş, abartılmış diyerek bir miktar hayal kırıklığı içerisinde söyleyebilirsiniz. İlginçtir bu kitap her iki şekilde de size "bu kadar da olmaz artık" dedirtebiliyor. 

Bu kitabı okumak için pek çok sebep olduğunu düşünüyorum. Manevi sebepleri geride bırakırsak, Kasırga Ordusunun kurgusu inanılmaz. Bazı yerlerde ufak anlatım düşüklükleri olsa da, kurgu sizi o kadar çok içine çekiyor ki, görseniz dahi bu aksaklıkları unutuyorsunuz. İkincisi, yazarın farklı toplumların yaşamış oldukları ve genelde dünyanın ötelenmiş tarafında kalan insanların acılarını yansıtan, bu vesileyle Kenan'ın emrinde Kasırga Ordusu'nun komutanları olacak olan şahısların mevcut sürece nasıl geldiklerini anlatan ara pasajlar, üzüntü ve acıya karşı yoğun empati yapmanızı sağlıyor. Karakterlerin eğitim aşamaları ve yazarın kaleminden size sunulan ortam betimlemeleri muazzam. Birinci sınıf bir Hollywood filmi atmosferini yaşatabiliyor size. İsami Nagura olsun, Aybars olsun çok ilginç geçmişleri olan karakterlerle tanışabiliyorsunuz. Özellikle kitabın ilk 200 sayfasında olanlar sizi bu dünyadan alıp, Kasırga Ordusunun bir askeri haline getirebilecek türden. Kitap bu 200 sayfa boyunca yarattığı atmosferden dolayı, göze çarpabilecek bütün aksaklıklara rağmen büyük bir övgüyü hak ediyor. Fakat, kitabın sonu ile ilgili çekincemi koymazsam hem romana, hem de yazara haksızlık yapacağıma inanıyorum. Hayal gücü sınırsız olmakla birlikte, işlediği kurgu içerisinde bir miktar tutarlı olması ve yazılan kitap açısından hayal edilen ortamın bazı sınırlar taşıması gerekir diye düşünüyorum. Örnek vermem gerekirse; kitapta geçtiği için değil ama; 300 sayfa boyu ejderhalardan bahsettiğiniz bir romanda, birden bağlantısız şekilde uzay araçlarına ve uzaya seyahate geçiş yapmamak lazımdır diye düşünüyorum. Geçiş yapılacaksa bile bunun, kurgunun başından itibaren arada geçen paragraflarla okuyucuya yavaş yavaş damardan verilmesi gerekir diye düşünüyorum. Yoksa Alper Bıyıklı'nın hayal gücü kesinlikle önünde diz çökülmesi gereken bir durumda. İlk romanında bu denli güzel bir iş çıkaran yazarın, ilerleyen yıllarda bu piyasaya çok daha kaliteli ve çok daha geniş kitlelere hitap edecek eserler sunacağına olan inancımla sonraki kitaplarını yakından takip ediyor olacağım. Kasırga Ordusu'nu muhakkak temin edip okumanızı tavsiye ederim. Zira Türk Fantastik Kurgu ve Bilim-Kurgu türlerini, ikisi bir arada harmanlanmış şekilde sunabilecek romanların sayısı çok az ve Kasırga Ordusu yazarın ilk eseri olması sebebiyle bu anlamda hem büyük bir boşluğu dolduran, hem de Türk yazınının gelişmesi için muazzam bir çaba olarak addedilmesi gereken bir roman.  


Kitaplarla dolu güzel günlerde buluşmak dileğiyle.