Metal Üzengileri, Kargıları ile Kan Kusturan Süvariler: Sarmatlar (M.Ö. 600 - M.S. 400)

"Tarih; okuyana, kendi gözünün görme derecesine göre, 
yol gösteren bir kılavuzdur"
Jean Jacques Rousseau



Savaş teknolojisi, tarihin şekillenmesinde en önemli rollerden birini oynamaktadır. En ilkel silahlardan, baltalar, gürzlere, kılıçlara, kargılara, yaylara, oklara, koşum takımlarına varana kadar ulusların kaderlerini şekillendiren en önemli unsurlardan biri kültürlerin yüksekliğinden çok, savaş teknolojisinin gelişmişliği olmuştur. Öyle ki, kültürel olarak en yüksek noktalara erişmiş olan uygarlıkların gelişmiş veya görülmemiş savaş taktikleri ve teknolojilerine sahip daha az gelişmiş uygarlıklar tarafından yıkılması hikayeleri ile doludur dünya tarihi. Bu hikayelerin devamında gerçekleşen ise daha ileri savaş teknolojisine sahip olan uygarlığın, ortadan kaldırdığı uygarlığın kültüründen kendisine daha üstün bir kültür devşirmesidir. Ta ki daha güçlü bir savaşçı kavimle karşılaşıp onlar tarafından ortadan kaldırılana kadar. Bu döngü benim maratonda incelediğim uygarlıklar açısından bakıldığı zaman kendisini pek çok tarihte net bir şekilde göstermektedir. Üstün Kenger-Sumer kültürüne rağmen kent devletlerinin tamamı, Akkadlar tarafından hallaç pamuğu gibi dağıtılmış, sonra ise kendilerinden daha barbar olan Gutilerce ortadan kaldırılmışlardır. Aynı ilişki Hatti-Hitit-Deniz Kavimleri; Kimmer-İskit-Sarmat uygarlıkları arasında da açık bir şekilde kurulabilir. Bir döngü içerisinde doğudan gelen kavmin, batıdakini ortadan kaldırması ise bozkır kavimlerinde en sık görülen özelliklerden olsa gerek. Sarmatlar ile ilgili ayrıntılı bilgilere geçmeden önce, tıpkı Kimmerler'de olduğu gibi, bu uygarlıkla ilgili kaynak bulmakta sıkıntı çektiğimi belirtmeliyim. Bunda Sarmatların kökeni ve tarihi meselesi ile Türk bilim adamları ve tarihçilerinin ilgisizliğinin payı olduğu gibi, tarih anlayışımızın kısıtlı bakış açılarından yeni yeni çıkmaya başlıyor olmasının etkisi olduğun inanıyorum. En azından bu uygarlığa özgülenmiş tek bir tane de olsa bir kitaba ulaşmış olmam benim açımdan sevindirici. Bunun dışında Sarmatlar ile ilgili diğer hususları, genel kaynaklardan, ansiklopedilerden bulabildiğim veriler doğrultusunda sizlere sunmayı düşünüyorum. Bu uygarlıkla ilgili bulabildiğim tek kitapla maratonumuza devam edelim.

Bir Konfederasyonun Hikayesi: Sarmatlar - İlhami Durmuş

Prof. Dr. İlhami Durmuş, akademik kariyerini atlı kavimler medeniyetlerini incelemeye adamış bir bilim adamı. Daha önce İskitler ile ilgili daha kapsamlı olarak sunmuş olduğu araştırmalardan sonra, şu an için piyasada ulaşabildiğim Sarmatlara özgülenmiş tek kitap, İlhami Durmuş'un kitabı oldu. Kitap Kaynak Yayınları tarafından basılmış, karton kapaklı 120 sayfa. Sarmatlar ile ilgili olarak yapılmış akademik çalışmaların önemli bir derlemesi formunda bir kitap. Tıpkı İskitlerde olduğu gibi Sarmatlarda da Herodot, Hippokrat ve Strabon'un eserlerindeki verilerle başlayan ve bu eserlerde sunulmuş kıt kanaat bilgiler dahilinde geniş bir bakış açısı getirilmeye çalışılmış olsa da, ne yazık ki hakkında yeni yeni bilgi edinilmekte olan ve kökenleri ile ilgili ciddi tartışmalar olan bir uygarlık hakkında bilgi sahibi olmak için ideal bir kitap. Kitabın içeriğinde yer alan pek çok bilgiyi düşüncelerimi belirteceğim bölümde kullanacağım için, bu zamana kadar, her kitaba ayırmış olduğum iki paragrafı bu seferlik esirgeyeceğim. Kitapta önce Sarmatlar hakkındaki kaynakların değerlendirilmesi, daha sonra Sarmatların idari ve askeri teşkilatı, toplum hayatı, sanat ve din anlayışlarına ilişkin bilgileri tetkik ediliyor. Sarmatların hakimiyet dönemlerinde Grekler, Romalılar gibi kavimlerle ilişkileri de yine eski çağ tarihinin meşhur eserlerinden referanslarla karşımıza çıkıyor. Sarmatların konfederasyon şeklindeki örgütlenmesi, farklı kökendeki oba ve kabilelerin birleşerek oluşturdukları bir güç olmasının yanı sıra, İskitlerde de benzer bir birleşme olmasına karşın, İskitlerin kökenine dair soru işaretlerinin çözümlenmesi ve Krali ya da Çar İskitler olarak adlandırılan hakim topluluğun kökeninin çözülmesindeki sorunları ortadan kaldırıyordu. Sarmatlarda ise Krali Sarmatlar ve diğer boyların farklı farklı köklerden gelmeleri, dilimize son on yıldır damgasını vurmuş beylik ifadeyle tam bir kültür mozaiği olması köken sorularına ilişkin pek çok sorun doğurmaktadır. Sarmatların kökenleri ile ilgili olarak düşüncelere geçmeden önce, hem tek seçenek olması, hem de yazarının atlı kavimler ve bozkır medeniyetleri konusunda pek çok kaynağı iyi tahlil edebilen bir akademisyen olması sebebiyle bu konuyla ilgileniyorsanız edinmenizi tavsiye edebileceğim bir kitaptır.

Erkek Katilleri ile İskitlerin Torunlarından, Güney Rusya Bozkırlarını Sarmatya Yapan Konfederasyona

Herodot'un Tarihinde nakledildiği üzere, Savromatların türeyiş hikayesinde bizlerin Amazon diye bildiği Oior-Pataların İskit erkekleri ile yurt kurması yatmaktadır. Oior-Pata İskit dilinde Erkek-Katili demek ki, pek çok tarihçiye göre Amazonlar olarak adlandırılan kadın savaşçı topluluğu, Sarmat Kadınlarıdır. Sarmat ismine ilişkin olarak en büyük tartışmalardan birisi de Savromat, Sarmat ayrımıdır. Herodot'un Savromat olarak adlandırdığı topluluk Güney Rusya'nın belirli bir bölgesinde, daha çok Kırım civarında sıkışmış bir topluluk olmakla birlikte, Sarmatlar adı daha çok Çin'den Tuna nehrine kadar uzanan bir boylar konfederasyonu olarak ortaya çıkmaktadır. Erkek Katilleri olarak anılan Oior-Pataların Sarmat toplumundaki görünümü, erkekle beraber at süre, yay çeken, savaşan kadınlar olmalarıdır. Herodot ve Hippokrat'tan nakledildiğine göre, bir Oior-Patalar üç erkek öldürmeden evlenemiyor. Hatta hiç adam öldürmediyse ömür boyu bekar kalıyorlar. Bunun dışında daha iyi ok salabilmek için sağ göğüsleri küçük bir çocukken kızgın demirle dağlanan bu savaşçılar, en az erkekleri kadar mahir ve at üstünde savaşmak konusunda ustalar. Herodot'un naklettiği efsane doğrultusunda en azından Savromat olarak adlandırılan güruhun İskitler ile soy ve kan bağı olduğu kaçınılmaz şekilde kendisini gösteriyor. İşin destan boyutunu bir kenara bırakırsak, askeri ve idari teşkilatları incelendiğinde, İskitler gibi örgütlenen, İskitler gibi savaşan, İskitler gibi yaşayan pek çok boyun bir arada olduğu topluluğa Sarmatlar deniyor. Bunların arasında Yazığlar, Roksolanlar, Ugorlar, Alanlar, Krali Sarmatlar, Basil gibi boylarda vardır. Savromatların Sarmatlar olduğu veya Sarmat konfederasyonu içerisinde yer alan başka bir boy olduğu ya da ikisi ile de alakası olmadığı yönünde çözümlenmemiş tartışmalar hala mevcut. Ben ise Savromat, Sarmat isimlerinin aynı uygarlığa işaret ettiğini, mekan sınırlamasının Herodot'un ifadelerinden kaynaklandığına inanıyorum. Zira Herodot'un bütün Orta Asya bozkırlarını gezerek kapsamlı bir tarihçe yazması mümkün olmamıştır.

Sarmatların kökeni mevzu bahis ise aralarında Sarmatları başkalarının akademik görüşlerini alıntılamak dışında cidden araştırmamış olan Hint-Avrupalı tarihçilerin yer aldığı bir sınıf kuşkusuz bu boylar birliğine İrani diyerek geçeceklerdir. Benim, maraton boyunca en çok üzerinde durduğum taraflı tarihçilik anlayışının bir diğer boyutunu da İskit-Sarmat karşılaştırmasında görebilirsiniz. Bir kısım tarihçiye göre Sarmatlar gibi birleşik toplumlarda, onların kökenini adlandırmak için hakim olan unsurun kökenini belirlemek ve buna göre adlandırmak gerekir. Bu doğrultuda geliştirdikleri tez doğrultusunda Krali Sarmatları İrani bir kavim saymışlar, konfederasyonda yer alan diğer boyların kökenlerini umursamaksızın bütün Sarmatlar İranidir diyerek konuyu geçiştirmeye çalışmışlardır. Oysa İskitler de, Sarmatlar kadar çok sayıda topluluğa olmasa da, birden farklı halka hükmetmektedir. Krali İskitlerin Hunların öncüleri olduğu yönünde sunulabilecek onca delil bir yana, bazı araştırma yazılarında Krali İskitlerin Asyanik (yeni uydurulmuş bir tanımlama) olmasının bu kavmin genelinin İrani olduğuna bir tesiri olmayacağını iddia edebilecek kadar ileri giden taraflılık mevcut. Oysa tarafsız bir bakış açısıyla olaya yaklaşarak, hem İskit, hem de Sarmat konfederasyonu içerisinde Turani ve İrani unsurların var olabileceğini düşünmek gerekir. Bu durumda bu savaşçı konfederasyonun kültürel ve siyasi gelişimini hangi uygarlığın dürtülerinin harekete geçirdiği hususu önem kazanır. İskitlerde olduğu gibi Sarmatlarda da; eski çağda, bozkırda yaşayan tipik Türk boylarında olduğu gibi geniş otlaklar edinmek amacıyla başlayan fetihler, zamanla sahibi bulunan kışlak ve yaylakların korunması için savaşmaya, ilerleyen çağlarda işin içerisine giren ticaret ve uluslararası ilişkiler sorunları sebebiyle güçlü bir siyasi birlik kurmaya yönelmişlerdir.

Kargılarıyla İskitleri Süren, Oklarıyla Romalılara Kan Kusturanlar

Nasıl ki, İskitler uzun bir süre Kimmerya olarak anılan topraklardan Kimmerleri sürüp, bu toprakların sekiz yüz yıl boyunca İskitya olarak anılmasına sebep oldularsa, Sarmatlar da İskit boylarını bu topraklardan sürerek dört yüz yıllık bir süre boyunca Güney Rusya steplerinin Sarmatya olarak anılmasına sebebiyet vermiştir. Sarmat boyları arasında Yazığlar, Basil ve Sirak boyları gibi boyların Ural-Altay soylu olmalarının yanında Roksolanların örf, adet ve anane kapsamında tipik bir İskit boyu gibi davranması, bu kavimlerin tamamının İskitçenin farklı diyalektlerini kullanıyor olmaları aslında Sarmatların İskitlerin hükümranlığını sona erdirmek dışında da ardılı olduğunu göstermektedir. Sarmatların İskit coğrafyasında gittikçe kuvvetlenerek Karadeniz'deki Grek ticari kolonilerini kontrol etmeye başlaması ile birlikte Kırım'dan Tuna nehrinin güneyine varan coğrafyada bir süper güç, yerini diğerine bırakmış oluyordu. M.Ö. 1. yüzyıl itibariyle iyice zayıflamış ve Sarmatların hükümranlığı altında yaşamlarını sürdürmeye başlamış olan İskitlerin siyasi üstünlüğü yerini Sarmatlara bırakırken, Büyük İskender'in Makedon İmparatorluğu'da yerini Roma İmparatorluğuna bırakıyordu. Batıda gittikçe güçlenen Latinlerin, Etrüskleri tasfiyesinin ardından hakim olduğu Roma İmparatorluğu önündeki bin yıla damgasını vurmadan önce Sarmat savaşçılarıyla ve özellikle Sarmat konfederasyonunun en kuvvetli boylarından olan Yazığlarla çok ciddi mücadele vereceklerdi. Roma İmparatorluğunun mücadelesinin ciddiyetini anlatmak için, üç yüz yıllık bir süre boyunca Sarmatları yenen Roma İmparatorlarının unvanlarına 'Sarmaticus' yani 'Sarmatya'da zafer kazanan' titrini eklediklerini söylemem yeterli olacaktır. Roma lejyonlarına uzun yıllar boyunca kan kusturan Sarmat süvarilerini İskit süvarilerinden farklı kılan şey, onların metal üzengileri, zırhları ve uzun kargıları olmuştur.


Sarmatların M.S. 3. yüzyıl sonlarında Gotlar tarafından yok edilmesi üzerine Sarmat Bakiyesi Yazığlar ve Roksolanların tamamen karıştığı Macaristan topraklarında çok daha uzun yıllar boyunca ismen olmasa da, fiilen Sarmat kültürü hakim olmuştur. Kökenleri meselesine baktığımızda Yazığ, Basil, Sirak ve Alan gibi boyların Türk soylu olduklarına ilişkin çok ciddi deliller mevcuttur. Bunun dışında Krali Sarmatların İrani olduğu yönünde görüş bildiren akademisyenlerin de kabul ettiği bir olgu olarak, tüm Sarmat boylarında İskit toplum hayatının izleri gözükmekte ve Sarmatlar İskitçenin farklı bir diyalektini kullanmaktadırlar. Kurgan ve Tümülüs tipi mezarlar, ölü gömme adetleri, savaşa hazırlık esnasında yapılan ritüeller, kültürel benzerlikler açısından bakıldığında Sarmatların Ural-Altay kökeni ve kültürü temsil ettiği yolunda çok ciddi bir karine uyanmaktadır. Sarmatlar konusu ise güncel ve ucu açık bir konu. 2014 yılı Ocak ayında Kazakistan'da Atırau eyaletinde Sarmatlara ait olduğu tespit edilen 200 kurgan bulundu. Bu kurganların incelenmesi sonucunda Sarmatlar ile ilgili çok daha fazla bilgiye ulaşılabilecek ve belki de pek çok tartışmanın önüne geçmemizi sağlayacak.

Türk Tarihi Maratonunun, Eski Çağ Türk tarihi kısmında sekizinci olarak incelediğim Sarmatları da bu yazıyla bitirmiş olduk. Bundan sonra incelemeye alacağım son uygarlık Etrüskler olacak. Bu şekilde Eski Çağ Türk tarihini bitirdikten sonra, Eski Çağ tarihine ilişkin genel kaynaklarla maratona devam edeceğiz.

Tarihle ve kitapla kalın.