Efsaneler ile Gerçeklerin Çarpıştığı Kral: Midas "Muşkili Mita" - Korkmaz Göçmen

"Dünyanın gerçek öncülerinin evi, mezarlardır"
Ernest Jünger


Tarihi kurgu romanlar benim okurken en nanemolla olduğum romanlardandır. Çünkü şu ölümlü dünyada, ucundan, kıyısından da olsa hakkında az bir şeyler bildiğim olgulardan bir tanesi de tarihtir. O yüzden tarihi kurgu okurken, eğer ki belirli bir döneme veya tarihi şahsiyete yöneltilmiş olan bir kitaba denk gelmişsem, okumadan önce muhakkak o dönem ve şahsiyete ilişkin bilgilerimi kısaca gözden geçiririm. Zira, arka planda neler olduğuna dair, görüşleri, muammaları, abartıları bilebilirseniz, romanda okuduğunuz şeyler işte o zaman daha kallavi bir tarihi kurgu tadı verebilir sizlere. Aksi halde adı üzerinde kurgu olan bir eserden tarih öğrenmeye başladığınızı fark edersiniz ki, bu bence bir okuyucunun başına gelebilecek kötü durumlardan biri. Bildiğiniz gibi bir tarih maratonum var. Uygarlıklar hakkında kitapları tetkik ederek, ulaşabildiğim farklı kaynaklar doğrultusunda sizlere kitapları tanıtıyorum. Bu maraton boyunca hakkında kaynak bulmakta en çok zorlandığım uygarlık Frigler olmuştu. O yüzdendir ki, Friglerin ünlü kralından bahseden, hem de arkeoloji ekolünden yetişmiş bir yazarın yazdığı Midas "Muşkili Mita" isimli bir kitap ile Korkmaz Beyin ince jesti sonucu tanışmak, okuma arzumu tetikledi ve beni çok heveslendirdi. Kitap Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından yayınlanmış, karton kapaklı 408 sayfa. İçerisinde yer alan bütün resimler yazarın kendi elinden çıkmış. Kısaca hikayeden bahsetmem gerekirse, Friglerin ünlü kralları Gordios ve Midas'ın hayatları ve krallıkları süresince yaşananlara ilişkin çok güzel bir tarihi kurgu -ya da yazarın kendi deyişiyle- arkeo-kurgu romanı. Kitapla ilgili olumlu yorumlarımdan önce, bir kaç noktanın altını çizmeyi zaruri görüyorum, zira Korkmaz Bey, mükemmel bir tarihi kurgu eser yazma şansını kıl payı kaçırmış. Yapıcı olmak kaydıyla birkaç eleştiriyi not düşmek istiyorum, çünkü kitabı genel itibariyle çok beğendim. Üzerinde ciddi bir emek harcanmış olduğu belli. 

Öncelikle kitaba başladığınızda 40 sayfa kadar tarihi-kurgu dışında daha çok yakın tarihten kurgulanan bir kaç bölümle başlıyorsunuz. Burada anladığım kadarıyla yazar kendisinin ve Midas'un bulunuşuna dair geçmişin yad edilmesi gerektiğini düşünmüş; ancak bu bölümün kurgu açısından hikaye ile birleştiği bir yer yok. Yani bu bölüm her ne kadar hikaye ile bağlı gözükse de devinim içerisindeki kurguyla bir bağlantısı yok. Konu bütünlüğü ile kurgu bütünlüğünün ayrı şeyler olduğunu da ayrıca belirtmeliyim. Otreus olduğu tahmin edilen ilk Frig kralının ölümüne kadar olan bölümler bu sebeple bana biraz dağınık ve kurguyla bağlantısız geldi. Midas'ın hikayesini kurgularken okuyucuyu bilgilendirme işinin dipnotlara bırakılması tercih edilebilirdi. Zira son dönemlerde ki pek çok tarihi kurgu romanında bu yöntemin kullanıldığını görüyorum. Kurgu, Frigya'nın kuruluş dönemine girdiği anda ise bambaşka bir roman okumaya başlıyorsunuz. Sanki bir on sayfa önceki kitaptan eser kalmıyor, inanılmaz sürükleyici ve akıcı bir şekilde önce Midas'ın doğduğu ortamı algılıyor, Lukka ülkesinden Gordios ve ailesi ile birlikte Frigya'nın başkentine yolculuk yapıyorsunuz. Tarihi kurgulama bölümünde yazar birden Frigya'ya tepeden bakan anlatıcı rolünden çıkıp, gerçek tarihte neler olduğuna ilişkin bilgiler veriyor ki, bunlar kurgudan koparmasa da dikkat dağıtan unsurlar. Ancak Korkmaz Göçmen'in mekan anlatımı olağanüstü. Elinize bir Türkiye haritası aldığınızda, yazarın tarifleri ile rahatlıkla karakterlerin yolculuk rotalarını izleyebilirsiniz. Midas ya da Muşkili Mita'nın tahta geçene kadar nasıl bir yaşantı sürdürmüş olduğu konusundaki kurgu gayet hoş ve kusursuz. Kitabın Frigya'da yaşanmaya başladığı andan itibaren, okuyucuda kitabın başında yarattığı etkiyi sildiğini söylemeliyim. Özellikle yazarın, Friglere ilişkin, giyim kuşamdan, yaşam tarzlarına; barınmalarından, toplumsal şartlarına kadar ciddi bilgi sahibi olması sebebiyle kitabı keyifle okurken bir yandan da fark etmeden öğreniyorsunuz. Tarihi bir döneme tanıklık etmenizi sağlayan araçlarla kuşatılmış bir roman. Bazen Gordios'un sarayının içinde sefahati izlerken, bazen de Ilgaz Dağı yakınlarındaki vadilerde pusuya düşüyorsunuz. 

Romanın tarihi açıdan tahliline geçecek olursam, bilgi açısından yazar ile bazı noktalarda farklı düşündüğümü eklemem gerekir. Bildiğim kadarıyla İskitler ile karşılaşana kadar, diğer uygarlıklar da süvari birliklerinin, romanda anlatıldığı kadar yoğun olmadığıdır. Bununla birlikte romanın kurgu olması sebebiyle bu konuda bir miktar tarihin dışına çıkılmasının sorun olacağını zannetmiyorum. Bu romanda da daha önce Hititler'e ilişkin olarak incelemiş olduğum başka bir kurgu romanda olduğu gibi, helal, helalleşme kavramları var. Dönemin inanç sistemine ve inancı ifade ediş ruhuna ters gelebilecek bu tip kavramların, özellikle eski çağı anlatan bir tarihi kurguda kullanılmaması taraftarıyım. Ayrıca romanda Kimmerler ve İskitler hakkında verilen bilgilerin doğruluğu konusunda ufak çekinceler hariç yazarla aynı fikirdeyiz. Romanın geneli itibariyle bakarsak, Frigler gibi hakkında çok az bilgi bulunan gizemli bir uygarlığın profilini çıkarmakta ve bunu kurgulamakta yazar çok başarılı. Korkmaz beyin mükemmel bir roman yazma fırsatını kaçırdığı söylerken samimiyim.  Eğer kurgu ile bağlantısız bir şekilde, kendi geçmişini hikayeye oturtmamış olsa ve bazı yerlerde anlatıcılıktan, öğreticiliğe geçiş yapmamış olsa, tarihi kurgu eserler arasında parmakla gösterilebilir bir başyapıt olabilirmiş bu güzel roman. Sakın yanlış anlaşılmasın roman bu haliyle türünün pek çok örneğinden ayrılarak çok iyi bir roman olarak ön plana çıkmış durumda. Sadece Frigler ve Midas hakkında değil, dönemin efsaneleri, diğer uygarlıkları hakkında da geniş bilgi veren güzel bir kurgu roman okumak istiyorsanız, bu konuda en ideal ve güzel kurgulanmış roman olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Tarihi kurgudan, arkeolojiden ve eski çağ tarihinden hoşlanıyorsanız, size çok şey katacak bu romanı kaçırmayın. Romanın konusuyla pek alakalı olduğu için sizlere Ebu Müslim Horasani'nin bir sözü ile iyi okumalar dilerim. Kitapla kalın.


"Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak içinde düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı, ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu."