Türk Fantastik Kurgusunun Zirvesi: Zülfikarın Hükmü (Yedi Kartal Efsanesi) - Saygın Ersin

"Eğer canın çok yanıyorsa, talihli say kendini. 
Hala yaşıyorsun demektir.Yara sarılır, kırık kaynar
 ama bir tek ölümün çaresi yoktur"



Sıkı bir fantastik kurgu okuru olarak, Türk edebiyatında en yoğun şekilde sorguladığım yegane husus, dünyanın en gelişmiş mitolojilerine sahip kültürümüzün, fantastik edebiyatta neden bu kadar az eser çıkartıyor oluşu olmuştur. Türk mitolojisinden, Anadolu hikayelerine, Orta Asya bozkırlarının olağanüstülüğü ve Altay Şamanizm'ine varan geniş bir malzemeye sahip olan kültürümüzün ardımızda bırakılıp; Elfler, periler, ejderhalar gibi destan kültürleri Avrupa eski çağından öteye geçmeyen, nispeten daha dar kalıplı mitolojilere, hayranlıkla bakmak en büyük hatalarımızdan biri diye düşünmüyor değilim. Bütün bu mitolojik birikime katkıda bulunduğuna inandığım Türk Mitolojisinin ayrıca başlı başına muazzam hikayeler silsilesini tetikleyecek derinlikte olduğuna da ayrıca inanmaktayım. Bu doğrultuda size bugün tanıtacağım kitap, Türk fantastik kurgu edebiyatının bana göre medar-ı iftiharlarından birisi. Kitap Pegasus Yayınları tarafından yayınlanmış, karton kapaklı 456 sayfa. Aslında Saygın Ersin'in size tanıttığım bu kitabı ve devamı olan Erbain Fırtınası daha önce başka bir yayıncı tarafından yayınlanmış. Ancak şu anda tüm baskıları tükenmiş durumda ve yazarın bu kitaplarının yayın hakkının sahibi olan Pegasus Yayınları ilk kitabı çok güzel bir şekilde basmış olmakla birlikte aradan geçen dört senede henüz ikinci kitabı yayınlamış değil. Şahsi merakım üzerine Pegasus Yayınlarını tacize varan sorularım sonucunda 2012 yılının Mayıs ayında, ikinci kitabın editör aşamasında olduğu ve yakın zamanda çıkacağı yönünde tarafıma bilgi vermişlerdi. Sanırım bir sorun yaşanmış olmalı; zira iki sene geçmesine rağmen halen kitaptan haber yok. Neden ısrarcı olduğum konusuna gelirsek; kitap, ikincisi kavurucu bir arzuyla beklenmeyi hak eden cinsten olduğundan. Saygın Ersin'in kaleme aldığı fantastik dünya, kültürümüzün hatta bilinçaltımızın derinliklerinde yer etmiş olan pek çok efsanenin güncel bir kurguya uyarlanması sonucu ortaya çıkmakta. Ölümsüz yaşama ulaşacak formülü bulup, daha sonra kaybettiği rivayet edilen Lokman Hekim bu hikayenin ana kurgusuna oturmuş durumda. Lokman Hekim efsanesi doğrultusunda şekillenen hikayede, Lokman Hekim kendisi gibi sanat sahibi yedi çocuk bulup onları bu dünyanın en ölümsüz mücadelesi olan iyiler-kötüler savaşında iyilerin safında yer almak üzere yetiştirdiğini görüyorsunuz. Yediler ölümsüz olmamakla birlikte ustalarının kaybettiği formülden hatırladığı kadarıyla yapmış olduğu bir iksir sayesinde belirli bir süre zarfında tekrar bu iksirden içmek koşuluyla yaşlanmıyorlar. Ne talih ki, ölümlü oldukları için bu savaş sırasında bazı kayıplar yaşanabiliyor. Ancak yaşanan kayıpların ardından, kaybettiklerinin sanatında uzmanlaşacak yeni bir çocuk bulup yetiştiriyorlar. 

Yedilerin her birinin farklı güçleri var. Bazısı toprağa hükmedebiliyor, bazısı insan bedenine, bazısı suya hükmedebiliyor. Bu kadar basit anlattığıma bakmayın, kitabın ilk bölümlerinde o kadar süslü ve etkileyici bir hikaye ile Yediler hakkında bilgi sahibi oluyorsunuz ki, kitabın kurgusu içerisinde kaybolmanız an meselesi oluyor. Bunun dışında X-Files vari, Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı bir 12. daire var ki, kurgulanış amacı her ne kadar örnek verdiğim diziye benzese de, aslında kendilerini Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu günden bu yana Yediler ve onların savaş verdiği paralel dünyada iyiliğin tarafında yer alan parapsikolojik istihbarat örgütü diye tanımlamak doğru olur. Bu dairede görevli subaylar Sarp ve Doğan'da romanın baş karakterlerinden. Tarihi kurgu açısından romanı besleyen bir diğer unsur Yeniçeri Ocağından, geçmişten bugüne kadar varlığını sürdürerek gelen, Lokman Hekim'in müttefiklerinden seçkin Yeniçeri birliği Solaklar. Romanın fantastik dünyasını daha da genişleten Geceliler isimli bir başka soylu İstanbul ailesi mevcut ki, aslında kendileri vampirler. Gotik ve Fantastik edebiyatın en önemli kötü karakterleri olan vampirlerin, Osmanlı asimilasyonuna uğramış halinin okurken beni çok memnun ettiğini hatırlıyorum. Ayrıca sadece karakter değil, fantastik ortam yaratımı konusunda da Saygın Ersin'in olağanüstü bir yeteneği var. Ankara'da ve İstanbul'da geçen hikayede aslında var olmayan kütüphaneler, daireler, ortamlar mevcut. Bunun dışında kitabın kötülüğü temsil eden tarafı da, tıpkı iyiler de olduğu gibi pek çok felsefi ve tarihi geçmişe sahip karakterlerin günümüz dünyasına kurgulanması sonucu ortaya çıkmış durumda. Avukat Behsat Taner, Behram gibi karakterlerin arka planında Hasan Sabbah'ın haşhaşilerini görmek mümkün. Kurgusu ve olay örgüsü gerçekten etkileyici. Kült fantastik kurgu romanlarda olduğu gibi, önce bir masal anlatılıp, arkasından gerçek dünyaya dönülerek, her şeyin aslında bir masal olabileceğine inandırılan okuyucunun, birden insanüstü davranışları okuyarak masal olanın gerçek, gerçek olanın ise bir göz bağcılığı olduğunu göstererek ters köşeye yatırıldığı çok sürükleyici ve içerik açısından dolu bir kurgusu var. Dolayısıyla hem alt yapısını iyi bildiğimiz, hem de daha çok bizden olan bir fantastik kurgu romanı olması sebebiyle benim kütüphanemde ve dimağımda ayrı bir yeri var bu romanın.

Sayfa sayısına bakarak, bu kadar sayfa nasıl okunacak diye düşünmemelisiniz. Öyle ki romanı bitirdiğinizde, aynı sürükleyicilik ile bir dört yüz sayfa daha okuyabileceğinizi fark edeceksiniz. Üstelik kitap öyle bir yerde bitiyor ki, ikinci kitabı bir an önce bulup okumak için inanılmaz bir tutku oluşuyor içinizde. Yukarıda da belirttiğim gibi önceki yayınevi tarafından ikinci kitap yayınlanıp tükenmiş olmasına rağmen, Pegasus Yayınları halen Erbain Fırtınası'nı yayınlamış değil. İşin özü buna ilişkin bir açıklama da yapılmış değil. Sosyal medyada kendilerine bu soru farklı şekillerde iletildiğinde, kitabın hala hazırlanıyor olduğunu veya o dönem ki yayın planlarında yer almadığını içeren bir cevap veriyorlar size. İşin yayın dışında konuşulan kısımlarında Saygın Ersin'in farklı platformlarda aslında bu kitabın üç kitaplık bir bütün olduğu, Erbain Fırtınası'ndan sonra Ateş ve Bedel isimli üçüncü romanla hikayenin tamamlanacağı söylenmesine karşın, Ateş ve Bedel benim araştırıp öğrenebildiğim kadarıyla henüz tamamlanmamış bir roman. Yazarın farklı projelere yönelmesinden anlayabildiğim kadarıyla da bu projeyi tamamen rafa kaldırmış gibi. Erbain Fırtınası için halen yayıncıyı bekliyorum. Yoğun yayın programları arasında çok satan kitapların arasında, olur ya bir ara, Türk fantastik kurgusunun şimdilik en güzel ikilemesinin ikinci kitabını yayınlayarak bu türün ve özellikle yazarın hayranlarını mutlu edecekleri günü bekliyorum. Olur da bu kitaplara ulaşamazsam, bu kadar çok beğendiğim halde, sonunu getiremediğim ve içimde büyük bir ukde bırakacak tek roman olarak Kara Kütüphanemin raflarını süslemeye devam edecek. Romanı okuduğunuz zaman bana hak verecek ve hatta düşüneceksiniz; bu romandan ne kadar güzel bir çizgi roman, dizi, sinema filmi olurdu diye. 

Türk fantastik kurgusu adına atılmış en büyük ve muazzam adımın hedefe varmadan böylesine yarım kalmaması için hem yazara, hem de Pegasus Yayınlarına tüm samimiyetimle ricada bulunuyorum. Bu seriyi tamamlayın. Zira, bazı kitaplar asla yarım kalmamalı. 

Lokman Hekim'e, Yedilere, Solaklılara ve Gecelilere ve dahi bu güzel eserin yazarına selam olsun.