Başkalaşımdan, Başkaldırıya: Dönüşüm - Franz Kafka

"Gerçek bölünemez, bu yüzden kendini tanıyamaz; 
her kim onu tanımak isterse bir yalan olmak zorundadır"
Franz Kafka



Bir takım ekonomik gerekliliklerin, sırtlara yüklediği yoğunluğun getirisi ve alışılagelmiş davranış kalıpları içerisinde sömürülen ve ezilen, iş hayatı içerisinde savrulup giden pek çok insanın sabah uyandıklarında kendilerini değersiz, işlevsiz, mutsuz ve huzursuz hissetmesi, çağımızın en sık rastlanan davranışlarından biri olsa gerek. Modern yaşamda pek çoğumuz, yataklarımızdan kalktığımızda; daha iyi elbiseler almak, daha iyi yemekler yemek, daha iyi bir konutta yaşamak, belki bir araba sahibi olmak, belki bir hayat kurmak için borçlanır ve daha sonra para namıyla ün salmış, üzerine süs nakşedilmiş ve insanlar ona değerli dediği için değerli addedilmiş kağıt parçalarını kazanabilmek için, belki sevildiğimiz -ki nadiren rastlanabilir- belki ezildiğimiz, üzüldüğümüz, hırpalandığımız, yorulduğumuz bir iş bulur ve çalışırız. İşte Gregor Samsa'nın kendisini bir böcek olarak uyanmış bulmasında ki anahtar noktalardan birisi budur. Modern yaşamda var olmaya çalışmanın insana kazandırdığı, kendine ve hayata yabancılaşmanın en muazzam örneğidir Samsa. Size tanıtmakta olduğum Kafka'nın olağanüstü hikayesi Dönüşüm, Can Yayınları tarafından basılmış, karton kapaklı 104 sayfa. Kafka eserlerinin çevirileri konusunda seçici olmak gerektiğinden, Ahmet Cemal çevirisi ile okunması tavsiye edilen bir kitap. Günümüzde pek meşhur olan Kafka'nın bu klasik öyküsüne kısaca değindikten sonra, daha çok ne anlattığı ya da ne hissettirdiği üzerinde yoğunlaşalım istiyorum. Meşhur kahramanımız Gregor Samsa ailesinin borçlarını ödemek için çalışıp çabalayan, bu uğurda her türlü ağır iş, aşağılanma ve benzeri duruma maruz kalan biridir. Bir sabah kalktığında kendisini bir böceğe dönüşmüş olarak bulur. Kafka'nın olağanüstü anlatımında, aslında gerçeklik dışı olan bu olguyu, gerçeğin ta kendisiymiş gibi gösteren farklılık, hikayenin kalanında olanları pek ehemmiyetsiz kılar. Dönüşüm ile ilgili üzerinde pek sık durulan Samsa karakterinin Kafka'nın kendisi olup olmadığı yolundaki sorulara, birinci ağızdan Kafka: "hayır, ben değilim diyemem" diyerek bu kitabın kendisinden de izler taşıdığı yönündeki kanıyı kuvvetlendirmişir. Edebiyat tarihinin en popüler açılış cümlelerinden birine sahiptir. O kadar ki kitabı okumamış pek çok insan dahi, Gregor Samsa'nın dev bir böceğe dönüşmüş olarak uyanışını bilir. Üzerinde pek çok tartışma olmuştur. Dönüşen aslında Gregor Samsa'nın kendisi midir? yoksa ailesi mi? hatta kız kardeşi midir? 

Tartışılan konuya göre ve bakış açılarına göre pek çok farklı tespit ortaya çıkarmıştır Dönüşüm. Burada Samsa'nın neye dönüştüğü de, neden dönüştüğü yönündeki metaforlar da okuyucudan okuyucuya farklı değerlendirmektedir. Belki de bu yüzden Gregor Samsa'nın hikayesi geçmiş, günümüz ve gelecek insanının dikkatini çekmiş, çekiyor ve çekmeye devam edecektir. Romanın üslubu ve karakterlere biçtiği rolden dolayı Samsa'nın dev bir böceğe dönüşmesinin ailesi tarafından olağan karşılanmış olması ilginçtir. Burada modern yaşamın getirdiği yaşam tarzına yabancılaşmadan, içerisinde bulunduğu konum sebebiyle hayattan izole edilmiş olunmaya süren geniş bir yelpazede varoluşun ve içerisinde bulunulan çağın anlamı ve anlamsızlığı sorgulanmaktadır. Daha doğrusu Kafka bu sorgulamayı çoktan yapmış ve anlatmak istediklerini anlatmış, sorgulamayı yapma işin ise her çağdan ve yaştan okuyucusuna bırakmıştır. Kendisine muhtaç olunanın, başına ansızın gelmiş olan dönüşüm sonucunda, muhtaç olan haline gelmesi ve bunun bir sebebinin olmaması bu kısa romandaki en merak uyandıran unsurlardan birisidir. Gerçekten de Samsa'nın neden bu hale düştüğüne ilişkin hiçbir bilgi edinemezsiniz. Tıpkı böceğe dönüşmesinin normal karşılanması ve sorgulanmaması gibi, neden böceğe dönüştüğünün bir önemi olmaması gibi bir algı zuhur etmektedir. Çünkü okuyucunun da içten içe kabullendiği en yaygın metaforu ile Samsa uykusundan uyandığında(!) dönüşmüştür. Dönüşülen şeyin böcek olmasının da, dönüşümün kendisinde de çok derin anlamlar bulunabilir. Her gün aynı rutin çarkın içerisinde belirli zorunlulukları tatmin ve gereklilikleri temin için çalışıp, ailesine bakan ve modern yaşamın lüzumlu gibi gözüken bir parçası haline gelmiş, iş yaşamından başka bir yaşamı bilmeyen bir adamın, başkalaşımını, böcekleşmesini ve toplumdan kendini soyutlamasını anlatır bu kitap, olanca gücüyle. Manevi bir bağ ile kurulması gereken aile ilişkilerinin, minnet ve ihtiyaç bağlamında kurulması halinde, farklılık aile bireyinde olsa dahi, dışlanmanın aileden başlayacağını da en net haliyle gösterir.

Bütün bunların yanında bu kısa romanda dikkati çeken en önemli şey, otorite ile ona baş kaldıran birey arasındaki ilişkiyi gözler önüne serilen alegorisidir. Samsa henüz böcekleşmiş yani baş kaldırmış iken kelimeleri yarı anlaşılır şekilde de olsa duyulup, anlaşılırken; hikayenin ilerleyen kısımlarında bu iletişim gittikçe azalmış ve sonunda Samsa açısından büyük bir sessizliğe dönüşmüştür. Dönüşmek; ötekileşmek ve içinde bulunulan durumu en yakınlarına bile anlatamamak olmuştur. Yine de Gregor Samsa tam anlamıyla bilinçli bir dönüşüm yaşamamaktadır. Normal rutinlerinden, böcek olduğu için uzaklaşmaktadır. Halbuki kendisi tam tersini istemekte, toplumun ona biçtiği rolü oynamak konusunda yeni bedeniyle dahi büyük çaba göstermektedir. Bu anlamı ile de ne anlatıyor olduğu açısından hala edebi tartışmalar sürmektedir. Konusunu; otorite ve birey karşılaşması, farklı bireyin yok edilişinin aşamaları, modern hayatın getirdiği yabancılaşma, aile kurumunun üzerine kurulduğu temel bağlar ve bu kurumun kendisine eleştiriler diye genelleyip özetlediğiniz zaman ve arkanıza dönüp neleri özetlemiş diye tekrar cümleyi okuduğunuzda, bu kadar kısa bir romanın ve bu kadar uzun bir öykünün bundan daha fazla anlamla dolu olamayacağını, Kafka'nın ne büyük bir yazar olduğunu daha iyi idrak edersiniz. İçerdiği mananın dışında, Kafka'nın tasvirleri ve anlatımı sayesinde pek çok kez kendinizi Samsa'nın yerine yatağın altında veya odanın karanlık köşesinde çizgi çizgi olmuş karnınızın ve üzerinde durulması imkansız gözüken fazla sayıdaki çelimsiz bacaklarınızın üzerinde bulabilirsiniz. Her ne kadar Kafka'nın kendisi bu kitabını pek sevmese de, onun klasikleri arasına girmeyi başarmıştır. Bu zamana değin Kafka okumamış iseniz ya da varoluşçulukla ve bu düşünce etrafında yaratılan efsane klasikler ile tanışmamışsanız, Dönüşüm kederli ama dolu dolu bir başlangıç olabilir sizin için. Belki de Kafka'nın yazının en başında paylaştığımız sözü gibi, gerçekliği anlamak için bir yalan olmak, belki de bir böcek olmak gerekir.

Kitaplarla kalın, bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle