Bütünüyle İnsan Olmak İçin: Yerdeniz Büyücüsü - Ursula K. Le Guin

"unutma bir mum yaktığında, bir gölge yaratırsın"



Fantastik kurgu edebiyatının patlama yaptığı günümüzde, eserlerin niteliği ve kalitesi arasında çok fazla düşünmek zorunda kalmaksızın pek çok fantastik unsurla tanışabilir ve hayal dünyanızın sınırlarını aşmak için kelimelerin içerisinde boğulabilirsiniz. Yıllar boyu okunabilir kalmayı başarabilen kaliteli fantastik kurgu eserlerini ise, bu radde kalıcı kılan, gerçeklere dair öğütler veren birer masal niteliği taşımalarıdır. İşte hakiki fantastik kurgu ile eğlencelik fantastik kurgu edebiyatını ayıran nokta bana göre budur. Yüzüklerin Efendisi serisinden sonra, hakiki fantastik kurgu eserler sınıfına gözü kapalı girebilecek bir diğer seri ise yine bana göre Yerdeniz serisidir. Bugün size tanıtacağım ilk kitap Yerdeniz Büyücüsü. Serinin diğer kitapları gibi Metis Yayınları tarafından yayınlanmış, karton kapaklı 187 sayfalık bir kitap. İsimlerin, hükmetmek için gerçek manası ile bilinmesi gereken, büyünün ve sihrin bütün bir adalar dünyasında saygı gördüğü, Hogwarts'ın Rowling'in kaleminde inşa olmadığı tarihte var olan Roke adasındaki büyücülük okulu ile tanıştığımız, büyük kara parçalarının yerine, pek çok adadan oluşan bir fantastik kurgu evreni Yerdeniz. Yerdeniz Büyücüsü ile büyüye doğuştan bir yeteneği olan ve ileride bütün bu evrenin en büyük Başbüyücüsü olacak olan Çevik Atmaca ve çok az kişinin bildiği, ustası Ogion'un kendisine verdiği isimle, Ged'in hikayesi ile başlar bu serinin hikayesi. İlk gözbağı numaralarını cadı olan teyzesinden öğrenen ve köyünü bu sayede kurtarabilen Çevik Atmaca'nın bu yeteneği, ilk ustası olacak güçlü büyücü Ogion'ın dikkatini çeker ve önce ustasının yanında, daha sonra ise Roke adasındaki büyücülük okulunda ilerleyen bir macera ile kitabın ana temasına doğru yollanır okuyucu. İşte bu noktada başlar kitabı hakiki fantastik kurgu sınıfına sokan tasvirler ve Le Guin'in pek bilinen gibi gözüküp, aslında insanın kendisini bütünlemesine doğru götürdüğü bilinmez bir yolculuğu anlattığı hikaye. İlerleyen zamanlarda mitoloji maratonuna başladığımda size tanıtacağım ilk kitap olan Carl Jung'un arketiplerinden haberdarsanız, okuduğunuz kitap size çok daha anlamlı, bütünleyici ve etkileyici gelecektir. Ancak okumamış olsanız dahi, kitabın psikolojik ve felsefi altyapısını rahatlıkla kavrayabiliyor ve içinde kaybolabiliyorsunuz. Yerdeniz serisini fantastik kurgu klasikleri arasına sokan en önemli unsur da Le Guin'in sade ama etkileyici üslubu. Kısa bir tabirle "büyüklere masallar" diyerek geçiştirebilirseniz de, tek başına bu anlamı karşılıyor olsa da, bu kadar basit bir şekilde geçiştirilebilecek bir kitap da değil. 

Ged'in Roke'ta başlayan gölge ile mücadelesinde okuyucuyu karakter ile hızlı bir şekilde kendisini özdeşleştirebiliyor. Bunun dışında Le Guin'in tasvirleri o kadar canlı ki, kendinizi ciddi anlamda bir adadan diğerine yolculuk ederken yüzünüze vuran denizin tuzunun tadını alırken ya da Pendor'da üzerinize doğru uçan küçük ejderhaların yarattığı rüzgar ve endişeyi hissederken bulmanız olası. Emsali olan diğer fantastik kurgu eserlere, hatta teması büyücülük üzerine kurulmuş eserlere göre pek hacimli olmamasına rağmen, gönül rahatlığıyla içeriğinin kat be kat daha hacimli olduğunu söyleyebilirim. Bunun yanı sıra, daha önce de vurguladığım üzere, Jung bağlantısından ötürü bir fantastik kurguda kolay kolay rastlayamayacağınız nitelikte psikolojik bir romanla da karşı karşıya olduğunuzu bilmelisiniz. Özellikle kişinin kendisini araması ve bulmasına ilişkin derin psikolojik alt metinler içeren, ayrıca psikolojik alt yapısının yanı sıra, felsefi derinliği ile de çok rahatlıkla öncellerinden ve emsallerinden sıyrılabilen bir kitap. Fantastik kurgu evreninde büyücülerin ön plana çıktığı diğer serilerle karşılaştırıldığında, Yerdeniz'in büyü evreni çok daha derin bir altyapıya sahip. Ged, Raistlin kadar karizmatik gözükmese de, Raistlin ile kıyaslanmayacak ölçüde daha erdemli bir büyücü imajı çiziyor. Tolkien'den sonra ortam tasvirinde Le Guin kadar başarılı ve anlatılan masalın, okuyucunun çevresinde gerçeğe büründüğü bu kadar etkileyici bir seri daha yok diye inanıyorum. Elbette okuduğum ve beğendiğim belki de bu sözleri defalarca üzerine kurabileceğimi düşündüğüm pek çok eseri bir anda gerimde bırakmış oldum; ancak Yerdeniz serisine başladığınızda ne demek istediğimi çok daha net anlayabilirsiniz. Çiğdem Erkal İpek'in özenli çevirisi de, kitabı okuyucu için istenilen kıvama getirmiş durumda. Yerdeniz'de anlatılan büyücülüğün ve bu fantastik unsura bağlı ögelerin farklılığı da seriyi ön plana çıkan unsurlardan. Örneğin, dönüşüm büyüleri ile kendilerini bir şahin, yunus vd. çevirebilen bir büyücünün, ne kadar güçlü olursa olsun; dönüştüğü şeyden, insan olan varlığına dönememe ihtimalinin olması, ismi bilinen bir şeyin üzerinde artan büyü gücünün, gerçek -yani kadim tarihlerden beri bilinen- isimleri bilinmeyen nesneler üzerinde büyü gücünün azalması, farklı adalarda ve uç yörelerde bazı büyülerin yapılıp, bazılarının yapılamaması gibi detayların varlığı bu kitabı inanılmaz derecede ilgi çekici yapıyor. Üstelik bütün bu olguların hem kitap, hem de seri içerisinde tutarlılık yüzdesi açısından bakıldığında da, Le Guin kurgudaki ustalığı kendisini net olarak gösteriyor. Yine Le Guin'in kitabın arka kapağına alıntılanan sözleri gibi, bir büyüme hikayesi bu. Sadece kahramanımız olan Ged'in değil, okuyucunun da büyümesinin hikayesi. Bu kitapla da, hiç bitmeyecekmiş gibi görünen büyüme eyleminin ilk halkasının; kişinin, kendisini tamamlaması, bilmesi, öğrenmesi ve kabullenmesi olduğunu anlatıyor tüm vuruculuğuyla.

Yerdeniz serisinin fantastik kurgu edebiyatının alamet-i farikalarından biri haline getiren unsurlardan bir diğeri de, Le Guin'in karakterlerin ağzından okuyucuya sunduğu inanılmaz özdeyişler. Çevik Atmaca ile birlikte çıktığınız yolculukta, eğer kendinizi kaybetmiş bir şekilde veya bir boşlukta hissediyorken başlamışsanız bu kitaba, sizi sadece eğlenceli bir fantastik kurgu dünyası sunmakla kalmayıp, aynı zamanda kendinizi iyileştirmek için iyi bir yol gösterici olabilir. İnsanın korkularının üstüne gitmesini ve bunu yaparken, korkusunun kendinden bir parça olduğunu unutmaması gerektiğini böyle süslü bir masaldan daha güzel bir şekilde anlatabilmek sanıyorum mümkün olmazdı. Kısa bir karşılaştırma yapacak olursak; Salvatore'nin karakteri Drizzt'te, zaman zaman bilgece konuşan, insanı hayran bırakan bir derinlikte yürüyebilirken, efsanesi ve kitaplarının büyük bir çoğunluğu onun savaşlarının ayrıntılarına ve savaşçılığının birinci sınıflığına ayrılmış bir aksiyon hikayesi. Ejderha Mızrağı serisinde o kadar farklı ve çok fantastik öge var ki, bir yerden sonra bazı karakterler için, bazı kurgular kendini tekrarlar. Ancak Yerdeniz serisinde farklı bir kumaş, farklı bir duygu ve farklı bir doku var. Arka arkaya okumak istemeseniz de, sizi bırakmayan bir seri mesela. Bir kitaptan diğerine geçişte aradaki zaman dilimi ne olursa olsun Le Guin'in hikayeyi sizin kafanıza nasıl kazıdığınıza hayret edebilirsiniz. Bununla birlikte bu kitapta da yer aldığı üzere, seri boyunca ileride gerçekleşecek olaylara ilişkin önceden kısa bilgiler verir. Bunları da, sonraki kitaplarda bahsettiği noktaya ulaşana kadar, bilincinizde gizlemenizi sağlayan kendi kaleminin de ayrı bir büyüsü olduğuna inandığım bir yazar.Sadece fantastik kurgu sevenlerin değil, kaliteli kitaplardan, psikolojik romanlardan, felsefeden hoşlananların da çok benimseyerek okuyacağı bir seri olarak Yerdeniz'e ve onun maceralarla dolu adalarına bir yolculuk yapmanın şimdi tam zamanı olabilir. Belki de hala büyümemişseniz, kendinizi keşfetmeniz için çıkılması zorunlu bir yolculuktur sizleri bekleyen. 

Ne olursa olsun, fırsat bulduğunuzda muhakkak temin edip okumanız gerektiğine inandığım bir serinin ilk halkası hakkında düşündüklerim bunlar. Peki diğerleri ile ilgili ne düşünüyorum? Onları da sırası geldikçe paylaşacağım. 

O zaman gelene kadar bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle, kitaplarla kalın.