Müreffeh Saraylardan, Gureba Sofrasına Şiir: Garip - Orhan Veli

"San'atkar bizi, söylediklerinin samimi olduğuna da inandıran adamdır"
Orhan Veli



Bir duyguyu, düşünceyi belirli vezin, kafiye ve mısralarla ifade etmenin şiir anlamına geldiğini düşünenlerdenseniz, yok saydığınız ya da varlığını halen işitmediğiniz "garipçiler"den bihabersiniz demektir. Şiirin bin yıllar süren hatta ilk örneklerini Sumer yazılı tabletlerinde gördüğümüz kendisini tekrarlayan ve belirli bir kalıp içerisinde anlam ve ifade bulan anlatımının kalıplarının yıkılması, kendisi de şiire ve edebiyata güzel bir soluk getirmiş olan Ahmet Hamdi Tanpınar'ın öğrencilerine nasip olacaktır. Günümüz şiirinin şekillenmesinde inanılmaz katkısı olan garip akımının kendisini tanıtmaya başladıkları yıllarda Orhan Veli'nin kaleminden şiire ilişkin bu yeni akımın düşüncelerini ve başlattıkları bu akım doğrultusunda yazmış oldukları şiirlerden örnekler içeren Türk şiirinin alameti farikası bu eser, Yapı Kredi Yayınları tarafından yıllar sonra yeniden tıpkıbasımı ile karşımızda. Elbette YKY'nin özenli cildini saymazsak tıpkıbasımı diyebiliriz. Giriş kısmındaki sunumda kısaca belirtildiği üzere, sadece belirli yerlerde ufak harf düzeltmeleri yapılması dışında, eserin özüne hiçbir şekilde dokunulmadığı belirtilmiş. Günümüzde şiirin, serbest bir şekilde, bir kalıba sokulmadan yazılabilmesinin üzerinde pek düşünmesek de, Garipçilerin o dönem yapmış olduklarının Şiirde devrim anlamına gelebilecek bir hamle olduğunu kestirmek gerekir. Orhan Veli'nin ifadeleriyle şiiri bir zengin eğlencesi halinden kopartıp, halkın ayakları dibine indiren, dolayısıyla onu vezin, kafiye gibi kalıplardan kurtarmayı amaçlayan, halkın konuştuğu gibi şiir yazılması gerektiğini savunan bu akımın, daha sonra İkinci Yeni akımına ve günümüz şairlerinin şiir müktesebatına ve hafızasına katkısı göz ardı edilemeyecek bir noktadadır. Şiirin müreffeh sınıfların zevkine hitap ettiğini kaydeden Orhan Veli, şiirin bugünkü dünyayı dolduran ve yaşamak hakkını mütemadi bir didişme sonucu elde eden günümüz insanının en doğal hakkı olduğunu ve şiirin günümüz insanının zevkine hitap etmesi gerektiğini vurgular. Farklı bir sanat anlayışları vardır garipçilerin. Bu şiir hareketine adını da Cavit Yamaç vermiştir. Hatta ondan nakledildiğine göre, Orhan Veli şiir hakkında düşüncelerini aktaracağı kitaba önce Tahattur adını vermek istemiş, fakat kendisi Orhan Veli'ye "şiirlerinin yadırgandığı, garip, acayip" olduğunu söylemiş ve bir beyin fırtınasının ardından kitaba Garip adı verilmiştir. Bu ad yüz yıl geçmesine rağmen onların şiirinin adı olarak kalmaya devam edecektir. 

Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile ölümüne kadar hiç ayrılmayan Orhan Veli şiire getirdikleri bu bakış açısının en pırıltılı örneklerini de Garip'te sergilemiştir. Şiirde resim, resimde müzik vb. şeyler onlara göre hiledir. Şiir şiirdir ve bir kalıba belirli bir düzene, hizalamaya ihtiyacı yoktur. İçinden geldiği gibi dökülen kelimelerdir. Hatta birebir Orhan Veli'nin ifadeleri ile "Şiiri şiir yapan sadece edasındaki hususiyettir ve manaya aittir". Kendilerini sürrealist olmakla itham edebileceklere karşılık sürrealizmden farklılıklarını açıklarlar. Ortaya çıktıkları andan itibaren, şiirin alışılagelmiş düzenini bozdukları için çok yoğun eleştiriye maruz kalmışlardır. Hatta Yusuf Ziya Ortaç'ın ifadeleri göz önüne alınırsa, eleştiri pek çok defa sınırını aşmış, aşağılamaya ve hakarete dönüşmüştür. Epey uzun süren bir müddet bu aşağılamalarla mücadele etmiş, kendisinden sonra ortaya çıkan bir akım olan İkinci Yeni'nin doğum sancıları bu eleştirilerin kucağında filizlenmiştir. Belki de bu yüzden bazıları onların kendilerine vermiş oldukları Garip ismini benimsemek yerine onlara "Birinci Yeni" demeyi uygun görmüşlerdir. Oysa onlar gariptirler. Şiirin düzeniyle bir daha kolay kolay düzelemeyecek şekilde oynamışlar, kendilerinden sonra gelip, vezin ve kafiye ile yazmaya çalışan pek çok şairin şiirine dahi bulaşmışlardır. Geri dönülemez bir değişikliktir yaptıkları. Ayrıca İkinci Yeni şairlerinin çok eleştirildiği, gündelik hayat dışındaki konulara değinmeleri itibariyle de hep gariptirler. İronileri, manaları vardır ve çok derinde yer alırlar. Mısracı zihniyete hücum etmişler ve onlar aşağılasa da, hor görse de, kıyasıya eleştirseler de, mısraları, kafiyeleri darmadağın olmuştur. Garip akımını bu kadar kuvvetli kılan şey, tıpkı Orhan Veli'nin bahsettiği gibi sıvanmış ve boyanmış bir binanın altında olan görünmeyen ama binayı bir arada tutan harçtır. Şiirleri, hayatları, kendileri ve kelimeyi kullanmış olma şekilleri ne kadar garip olsa da, üzerine inşa ettikleri binanın harcı olan düzensizlikleri şaşılacak derecede sağlamdır. Garip şairlerinin yüz yaşını devirdiği günümüze geldiğimizde, şiir her zaman olduğundan daha düzensiz, daha çok halka yakın ve daha çok onların hakkı olmuştur. Orhan Veli ve şiirleri ile daha ayrıntılı olarak buluşmadan önce bir garip şiirle veda etmek en doğrusu olur;


"Kuşçu amca!
Bizim kuşumuz da var,
Ağacımız da.
Sen bize bulut ver sade
Yüz paralık."

Oktay Rifat - Orhan Veli