Yerdeniz Evreninde Bir Büyüme Hikayesi: Atuan Mezarları - Ursula K. Le Guin

"Özgürlük ağır bir yüktür, ruhun yüklenmesi gereken 
büyük ve garip bir sorumluluk."




Yerdeniz serisi, bir fantastik kurgu eserler güzellemesi olmasının yanı sıra, Ursula K. Le Guin'in ne kadar sağlam bir psikolojik kurgu yazarı olduğunu ve Jung'un Le Guin'in yazınına ne kadar geniş bir şekilde tesir ettiğini gösterir. Carl Jung'un psikoterapiyle birlikte, edebiyata katkılarını görebilmek için okunması gereken önemli kitaplardandır. Size tanıtacağım bu kitap serinin diğer kitapları gibi Metis Yayınları tarafından yayınlanmış, karton kapaklı 151 sayfa. Aslında kitabın arkasında geçen Le Guin'in kendi tanımlamaları doğru olmakla birlikte, kitaba başlamadan arka kapağı okursanız -ki çok büyük çoğunluk bunu yapmadan kitaba başlamaz- bu tanım sizi bir miktar yanlış yönlendirebiliyor. Beynin seçici kısmı, kitaptan cinselliğe ilişkin imalar ve imgeler çıkartmaya çalışırken, bir yandan da Tenar'ın büyüme macerasına dair bağlantıları hangi noktada kurabileceğinize ilişkin, sembolizm temelli bir düşünce ile kitabın ilk bölümünde ciddi şekilde boğulabiliyorsunuz. Aslında Le Guin'in okuyucuyu kitapta bulmaya yönelttiği imgelerin bir kısmını anlayabilmek için bir kadının iç dünyasının sarmallığına sahip olmak gerekebilir. Tenar'ın Arha olup, kadın iç dünyasının soyutluğunu, mağara somutluğu ve labirentlerin derinliğinde bulması erkek okur için kitabın başlarında anlaşılmaz bir sıkıcılık getirebilir. Bununla birlikte, Tenar'ın eski dost Çevik Atmaca Ged ile karşılaştığı andan itibaren, kitap ciddi anlamda hız kazanıyor. O yüzden başladığınızda kendinizi biraz sıkılmış bulduysanız, sabırla okumaya devam edin derim, zira ödülü büyük oluyor. Hikayeye geçecek olursak, Arha denilen Karanlığın baş rahibesi bir tip Dalai Lama gibidir. Öldüğü zaman, civarda aynı gün doğmuş bir kız çocuğu varsa onda Arha olabilecek potansiyelin olup olmadığı rahibeler tarafından incelenip, buldukları bu küçük çocuğun kaderine doğduğu gün dönülmez bir şekil verilir. Yerdeniz serisine aşina olanların bileceği üzere, Yerdeniz evreninde isimler çok önemli yer tutmaktadır. Bir insanın ismini biliyorsanız, çok fazla bilgiye sahipsiniz demektir. İşte bu yeni doğmuş kız çocuğu 3-4 yaşlarına kadar kendi haline bırakılır ve bu yaşlarında rahibeler tarafından gelip ailesinin güvenli yuvasından alınır ve baş rahibe olarak eğitilmeye başlar. Bu aşamada kendisine ilk unutturulan şey ismi olur. Tenar'a ismi unutturulur ve kendinden önceki onlarca belki de yüzlercesi gibi karanlığa hizmet eden baş rahibenin ismi Arha onun yeni ismi olur.

Buradan sonra, simgesel anlamda Atuan Mezarlarının altındaki mağara ve labirentleri, gerçek anlamda ise kendi büyümesi ve gelişmesini izleyen Arha'nın klostrofobik duygu dünyasına tanıklık ederek geçiyor hikaye. Aslında Arha sadece içindeki kadının büyümesine şahit olmakla kalmayıp, içindeki kaybolmuş Tenar'ı da aramaktadır. Labirentlerde hazine avcılığı yapan büyücülere dair kulağına çalınmış efsaneler ile genç kızların kulağına çalınan erkeklere dair kötü efsanelerin benzeşiyor olması benim en dikkatimi çeken nokta idi. Gerçekten de Le Guin'in anlatımındaki ağda, kurgusundaki örgü, romanın psikolojik alt metni insanı kitabın içerisinde erittikçe eritiyor. Yerdeniz serisinin bu ikinci kitabında Ged ilk kitaba göre çok çok daha olgunlaşmış ve anlaşıldığı kadarıyla ilk kitapta olanların üstünden epey bir zaman geçmiş. Ged'in kişiliğindeki bu değişim ve gelişim ise serinin okuru için çok daha tatlı bir deneyim sunuyor. Öyle ki, inanılmaz laflar ediyor hikayenin kilit noktalarında. Bir akıl hocası, yol gösterici, ermiş haline geldiğini fark ediyorsunuz. Bu arada Le Guin'in tüm cinsellik vurgusunun teorik ve psikanalitik boyutta kaldığını belirtmek gerek. Zira roman boyunca en ufak bir cinsel ifade, karakterler arası bir cinsel gerilim veya girişime dair en ufak bir ifade mevcut değil. Hatta alt metini bilmiyorsanız, güzel bir fantastik kurgu romanı okuyup, geçip gidebilir bu kitap ellerinizden. Ancak Ursula Le Guin'i hayran olunası kılanın, onun romanlarının altına serdiği geniş dünya olduğunu unutmamak önemli. Romanlarını sıradan bir fantastik kurgu hikayesi olmaktan çıkaran, psikolojik alt metinleri ve olağanüstü doğa tasvirleri ile bulunulmaz bir lezzet kendisini okumak.

Yerdeniz serisi geniş bir adalar coğrafyasında başlamış olmasına karşın, Atuan Mezarları hikayesi pek dar bir alanda geçiyor. Sadece romanın sonuna doğru coğrafyayı bir miktar genişletmesine karşın, romanın büyük bölümü Karanlığın hüküm sürdüğü labirentlerde geçiyor. Bununla birlikte hikayenin bir bölümünde ilk kitapta referans verilen noktaya ilişkin de ayrıntılı bilgi sahibi olabiliyorsunuz. Ged ile Tenar'ın arasındaki ilişkinin doğallığı o kadar doğru kelimelerle aktarılıyor ki, duyguyu yaşamak konusunda kendisiyle yarışabilecek pek az bölümü aday gösterebilirim. Yerdeniz serisini diğer fantastik kurgu serilerinden ayıran en önemli unsur belki de yazarın etkileyici tarzının dışında, Ged'in inanılmaz büyüsüdür. Erkekleri, karanlık labirentlerde büyük ve parıltılı hazineler arayan kötü büyücülere benzeten bir imgeden, erkekle kadının birbirini tamamladığı noktasına bağlanan, özgürlüğün, bir şeyler uğruna feda edilenlerin veya edilemeyenlerin hikayesinin anlatıldığı inanılmaz bir anlatım ve betimleme gücüyle baş başa kalmak için eşi bulunmaz bir fırsat. Bütün bu derinliği topu topu bir günlük okumayla bitirebileceğiniz kadar da kısa. Yerdeniz adalarında, büyüden aydınlığa, aydınlıktan karanlığa, karanlıktan griliğe doğru süren yolculuk için geç kalmış sayılmazsınız. Elbette Yerdeniz serisinden hiçbir kitap okumadıysanız, bu kitaptan önce Yerdeniz Büyücüsü'nü okumanızı tavsiye ederim. Böylece Atuan Mezarlarında bazı noktalar kafanızda boşluk oluşturmayacak veya anlam kazanacaktır.

Özgürlüğün omuzlarımıza bindirdiği yükü taşıyabilmek dileğiyle.

Kitaplarla kalın.