Başbüyücü'nün Sonu: En Uzak Sahil - Ursula K. Le Guin

"Onlardan korkuyorsun çünkü ölümden korkuyorsun haklı olarak: 
Çünkü ölüm korkunçtur ve ölümden korkmak gerekir"
Kitaptan



Ursula Le Guin'in fantastik Yerdeniz adalarında zaman geçirmeye bir müddet ara vermişken bu uzun arada bir çırpıda seriyi bitiriverdim. Aslında Le Guin'in kitaplarını tanıtma bahsinde en zor olan kısım, Le Guin'in kendi kitaplarının ana fikrini, işlediği ve gizlediği konuları iki cümleyle ifşa ediyor olması. Bu anlamda her kitabın arka yüzünde yazara ait olan ve kendi kitabını yorumladığı cümleler, bir çırpıda kitabı ifşa ediyor. İşte bu anlamda Le Guin bir çırpıda kitabının aslında ölüm hakkında olduğunu söyleyerek, kitabı anlatmak veya tanıtmak isteyecek okura pek fazla çıkış yolu bırakmıyor. Bununla birlikte Yerdeniz Serisinin üçüncü kitaba kadar, bambaşka farklı hikayelerden bahsediyormuş hissi veren bölümlerini bir hesaplaşma güdüsüyle bu kitapta toplamaya karar vermiş yazar. Size bugün epey süredir fantastik kurgu serilerinden uzak duruyor olmam sebebiyle bir fantastik kurgu eseri tanıtacağım. Metis Yayınları tarafından yayınlanan kitap, karton kapaklı 210 sayfa. Yerdeniz Serisinin ilk kitabında büyü ile olan bağını keşfettiğimiz Çevik Atmaca: Ged'in, Atuan Mezarlarındaki nispeten sönük hikayesinin arkasından birdenbire serinin sonu ile kucaklaştığımız kitaba geçiş, sanki bir çırpıda seriye vurulan bir kesik gibi algılanabilir. Yine de, hem serinin tamamını birlikte satın almış olduğum için bir son olmadığını bilmemekle birlikte, Ged'i ilk kitaptan bu yana takip eden geçmişte yaptıklarının, bu şekilde hiçliğin bile tarifinin ötesinde bir yolculukta yakalamış olması beni derinden sarstı. Le Guin'in ölümü anlatıyor olduğuna ilişkin öz tespitinin çok daha fazlasını taşıyor metinlerde. Serinin fantastik yapısının dışında taşıdığı, inanılmaz felsefi derinlik ve Ged'in muazzam hikayeleri ile tespitlerinde yatan altyapı derinliği bu kitapta kanaatimce zirveye ulaşmış. Bununla birlikte, fantastik kurgu romanlarının en tanınmış simalarından olan ejderhalar ile karşılaşmak kitabı daha da çekici kılıyor. Aynı satırların içerisinde, geçmişin pişmanlığı karşısında bir şeyleri feda etmeyi, fantezi dünyasının eğlenceli görünen karanlık ve puslu atmosferini, büyümek denen şeyin anlamını ve ölmenin her zaman ortadan fiziken kaybolmak anlamına gelmeyeceğini öğrenebiliyorsunuz.

Hayatlarını belirli sınırlar içerisinde yaşayan insanların, dünyalarını kesin çizgilerle tanımlamasının ötesine çıkmak için bir bilet bu kitap. Bir insanın zihninde "en uzak" olarak tanımladığı sınırın hep daha da ötesi olabileceğini, belirlilik denen şeyin aslında insanın en büyük güdülerinden olan ümit etmekle aynı düzlemde dahi bulunamayacağını, insanın dünyanın ta kendisi gibi, zıtlıkların bir araya geldiği bir öz olduğu ve onu hem iyi, hem de kötü yapabilen şeyin aslında "insan olmak" anlamına geldiği gibi yoğun alt metinlerle boğuşmak; ama bunu yaparken de keyif almak istiyorsanız okumanız gereken bir kitap. Elbette şunu da belirtmem gerekir ki, bu derin mesajlara, alt metinlere ve felsefi saptamalara hiç dikkat etmeden kitabı bir çırpıda okuyup bitirmiş de olabilirsiniz. Zira hikayesi düz haliyle okunduğunda bile okuyucunun zamanının güzel geçmesini sağlıyor. Yerdeniz serisinde en önemli hususlardan birisi zamanın nasıl geçtiğini kavramanıza izin vermemesi. Zira serinin başından sonuna geldiğiniz üçüncü kitapta, neredeyse bir ömrün bitişine şahitlik ediyorsunuz. Ustanın, çırak olduğu, Başbüyücünün, büyüden haberinin olmadığı zamanlar arasındaki geçiş çok kapsamlı ve detaylı değil. Elinizde birdenbire olgunlaşmış, ancak bu olgunlaşmasının detaylara hakim olamasanız da gözünüzde eğreti durmadığı bir roman karakteri var. İçten bir soruyla Ged ne zaman bu hale geldi diye sorsanız bile, sanki başından beri bu kadar kudretli bir Başbüyücü haline geleceğini biliyor gibisiniz. Bunun da anahtarı, Le Guin'in ilk kitaptan bu yana sizi bu gerçeğe hiç çaktırmadan alıştırmış olması. Yerdeniz serisi boyunca adların önemine ilişkin kurduğu dünya ise fenomenolojik açıdan, insanoğlunun dünyayı anlamlandırma çabasının, bir fantastik kurgu hikayesi içerisinde sembolize edilmesi gibi. Serinin üçüncü kitabı sizi bir son olduğuna inandırarak yürütüyor hikayesini.

Bu sırada halen ad vermenin bütün bir dünyanın şeklini nasıl değiştirebileceğini, adı koyulamayan, adlandırılmamış, tanımlanmamış, aydınlatılmamış karanlıklarla mücadelenin yöntemini öğretiyor bir yandan da. Evet, bir yandan bir ölümü anlatıyor, ancak diğer bir yönüyle de doğuşu anlatıyor. Yerdeniz adalarını yeniden birleştirecek ve yönetecek kişinin doğuşunu anlatıyor okuyucuya. Yerdeniz adalarının ters orantılı olarak işleyen, büyücülük ve krallık dengesinin değişimini gösteriyor. Bütün bunlara rağmen, anlaşılan, algılanan, tanınmış dünyadan bir şeylerin gittiğine inandığınız da, aslında hiçbir şeyi bilmediğinizi yüzünüze vuruyor. Yerdeniz serisi benim son dönemde okumaktan en keyif aldığım serilerden birisi oldu. Kalessin gibi fantastik türün en karizmatik ejderhalarından birini tanırken, öbür yanda kahraman olmak için insanın kendisini bulmasının yeteceğini öğreten Enlad prensi Arren ile kendimizi tanıma yolculuğuna çıkıyoruz. Le Guin'in anlatım gücü ve aslında en başından beri bütün evreleri ve yönüyle insanları anlattığı Yerdeniz serisinin en keyifli okunan kitaplarından birisi. Elbette kendi kendinize bu bir son mu diye sorduğunuzda, aslında kitabın sonu dahi size "son" denilen bir sınır veya kesinlik olmadığını anlatmaya yetecek derecede beklenti içerisinde bırakmaya yetiyor.

Kitaplarla ve bizlere bizleri anlatan olağanüstü hikayelerle kalın.